Ana içeriğe atla

Makamsal Türk Müziğinde Aralıklar ve Koma Değerleri

Batı müziğinde iki sesin arası iki eşit parçaya bölünmektedir ve arada kalan ses diyez ya da bemol ifadeleriyle tanımlanır. Ancak Türk Müziğinde iki notanın arası her birine koma ismi verdiğimiz 9 eşit parçaya ayrılmaktadır. 1,4,5 ve 8 komanın özel isimleri ve harfleri(rumuz) vardır. Makamları ortaya çıkaracak olan dörtlü ve beşliler oluşturulurken bu isimler ve harflerden yararlanılır.

Emil Michel Cioran

Uploaded with Avramovic Web Solutions ImageShack Hotspot
Epigraflar

Çürümenin Kitabı
'ndan

-"nerede tükettin ömrünü?bir hareketin hatırası,bir tutkunun işareti,bir maceranın parıltısı,güzel ve firari bir cinnet_geçmiinde bunların hiçbiri yok;hiçbir sayıklama senin adını taşımıyor,seni hiçbir zaaf onurlandırmıyor.iz bırakmadan kayıp gittin;senin rüyan neydi peki?

_"şüpheyi yeryüzünün derinliklerine kadar ekmek isterdim;onun maddeye nüfus etmesini sağlamak,zihnin hiç girmediği yerde onun hükümdarlığını kurmak ve varlıkların iliğine ulaşmadan önce detaşların huzurunu sarsmak,oraya güvensizliği ve yürek kusurları sokmak.mimar olsam.yıkım'a bir tapınak inşa ederdim;vaiz olsam,duanın gülünçlüğünü açığa vururdum;kral olsam,başkaldırının amblemini dikerdim.insanlar gizliden gizliye birbirlerinden tiksinmeye heves ettiklerine göre ,her tarafta kendine sadakatsizliği tahrik ederdim,masumiyeti hayrete düşürürdüm.kendine ihanet edenleri çoğaltırdım,kesinliklerin çürüme yerinde çoğunluğun kokuşup gitmesine engel olurdum..."
 
-Kant'ta artık hiçbir insanî zayıflığı, hüznün hiçbir hakikî vurgusunu göremez hale geldiğim an felsefeden yüz çevirdim;Kant'ta ve bütün filozoflarda... Müzikle, mistik pratiklerle ve şiirle karşılaştırıldığında, felsefî faaliyet, sadece utangaçlarla ılımlıların gözünde itibarı olan şaibeli bir derinlikle ve azalmış bir canlılıkla ilgilidir. Hem zaten felsefe -gayri şahsî endişe, kansız fikirlere sığınma- hayatın baştan çıkarıcı taşkınlığından kaçanların yoludur. Hemen hemen bütün filozofların sonu iyi olmuştur; İşte felsefeye karşı baş gerekçe. Sokrates'in sonu bile hiç trajik değildir: Bir yanlış anlamadır; bir pedagogun sonudur- ve eğer Nietzsche deliliğe gömüldüyse, şair ve mütefekkir olaraktır bu: Akıl yürütmelerinin değil, vecdlerinin kefaretini ödemiştir.

Bilinçdışı Dogmalar'dan
-"Bir varlığın hatasını derinlemesine anlayacak, ona maksat ve teşebbüslerinin boşunalığını gösterecek güçteyizdir; fakat içgüdüleri kadar kaşarlanmış, önyargıları kadar eski bir fanatizmi gizleyerek, zamana canla başla sarılmasına nasıl engel olmalı? İçimizde, yakışıksız bir inanç ve kesinlikler yığını taşırız – kuşku götürmez bir hazine gibi. Bundan kurtulmayı ya da bunları altetmeyi başaran kimse bile, - kendi zihin açıklığının çölünde- hala fanatik kalır: Kendinin, kendi varoluşunun fanatiğidir; bütün saplantılarını kurutmuştur, bu saplantıların kabuklarından çıktıkları zemin dışında; bütün sabit noktalarını kaybetmiştir, bağlı oldukları sabitlik dışında. Hayatın ilahiyatınkilerden daha değişmez dogmaları vardır; çünkü her varoluş, cinnetin ya da imanın zırvalarının bile dudağını uçuklatan şaşmazlıklar içinde demir atmıştır… Şüphelerine aşık olan kuşkucunun bile, kuşkuculuğun fanatiği olduğu ortaya çıkar. İnsan, tam anlamıyla dogmatik varlıktır; dogmaları onları dile getiremediği, bilmediği ve takib ettiği ölçüde derindir."

Belirsiz Dehşet'ten
-Kırılganlığımızı bize hatırlatan, belirli bir derdin bir anda ortaya çıkıvermesi değildir: Zamanın bağrından aforoz edilmemizin elikulağındalığını bize gösterecek olan, daha muğlak, ama daha şaşırtıcı uyarılar durur önümüzde. Tiksintinin, bizi dünyadan fizyolojik olarak ayıran o hissin yaklaşması, içgüdülerimizin sağlamlığının ya da bağlandığımız şeylerin dayanıklılığının ne kadar tahrip edilmeye açık olduklarını ortaya çıkarır. Sağlıklıyken, tenimiz evrensel nabzın yankısı hizmetini görür ve kanımız onun ritmini yeniden üretir; potansiyel bir cehennem gibi bizi gözleyen ve aniden ele geçiren tiksinti içinde ise, bir yalnızlık garabetleri bilimi tarafından tasavvur edilmiş bir canavar kadar tecrit edilmiş durumdayız.
Canlılığın kritik noktası –bir mücadele olan- hastalık değil, her şeyi dışlayan ve arzuların taze hatalar doğurma kuvvetini ellerinden alan o belirsiz dehşettir. Duyular hülasalarını yitirir, damarlar kurur ve uzuvlar artık kendilerini işlevlerinden ayıran aralığı algılayamaz. Her şey yavanlaşır: yiyecekler de düşler de. Maddede rahiya, rüyalarda da bilmece yoktur artık; gastronomi de metafizik iştahsızlığımıza eşit derecede kurban olurlar. Saatler boyunca, başka saatleri bekleriz; zamandan artık kaçamayan anları, bizi yeniden sağlığın vasatlığına… ve tehlikelerinin unutuluşuna sokacak anları bekleriz…
(Mekanın doymak bilmezliği ve geleceğe yönelik bilinçdışı bir açgözlülük olan sağlık, olduğu haliyle hayatın düzeyinin en kadar yüzeysel ve organik dengenin içsel derinlikle ne kadar bağdaşmaz olduğunu gösterir bize.
Ruh, kanatlanması sırasında, lekelenmiş işlevlerimize dayanır: Boşluğun uzuvlarımız içinde genleşmesi ölçüsünde havalanır. İçimizde sadece özgül bir biçimde kendimiz olmamamıza yol açan şeyler sağlıklıdır: tiksintilerimizdir bizi bireyleştiren; hüzünlerimizdir bize bir isim veren; kayıplarımızdır benliğimize malik olmamızı sağlayan. Sadece başarısızlıklarımızın tutarıyla kendimiz oluruz.)

Burukluk'tan
-Sadece erotik yaradılışta olanlar kendilerini sıkıntıya kaptırır; aşkta peşinen hayal kırıklığına uğramışlardır.Bitip giden bir aşk öylesinde zengin felsefi bir sınavdır ki bir berberi Sokrates'in dengi yapar. Sevme sanatı mı? Bir vampir mizacı ile dağ lalesinin ketumluğunu birleştirebilmek.
Istırap arayışında, acıya canla başla sarılmada, şehitle rekabete girebilecek pek kimse yoktur, kıskançtan başka...Oysa biri göklere çıkarılır, öteki alay konusu yapılır.
Bir yosma için canına kıyan kişi, dünyayı altüst eden kahramandan daha bütün ve daha derin bir tecrübe yaşar.
Beynini hissetmek: Hem düşünce, hem de cinsel güç için uğursuz bir olay.
Alnını iki göğüs arasına gömmek, iki Ölüm kıtasının arasına...
Her arzunun içinde bir keşişle bir kasap tepişir.
Şairlikle başlayıp, jinekologlukla bitirmek! Bütün şartlar arasında en az imrenilir olan, aşıklığınkidir.
Cinsellik: vücutların parça parça olması, cerrahi ve küller, bir aziz eskisinin hayvanlığı, gülünç ve unutulmaz bir çöküşün parıltısı... Paniklerde olduğu gibi şehvette de kökenlerimizle yeniden bütünleşiriz; haksız yere sürülmüş olan şempanze nihayet zafere ulaşır-bir haykırmalığına.
Aşkın saygınlığı, bir anlık salyadan sonra ayakta kalan külyutmaz sevgiye dayanır.
Bir ruhun aşk isabet ettiğinde fıkırdak kızlar gibi davranma tehliksi, her şeyi ne kadar görüp geçirmişse o kadar fazladır.
Anatomiyle vecdin karışımı, çözülmezliğin ululaşması, hayal kırıklığı oburluğunun ideal gıdası olan Aşk, bizi zaferin kenar mahallerine götürür..
Yine de daima severiz; ve bu "yine de ", içinde bir sonsuzu barındırır.
Her derin tecrübe fizyoloji terimleriyle dile gelir.

Kitapları

1947'de Fransızca yazdığı ve Fransa'da yayınlanan ilk kitabı olan Çürümenin Kitabı (1949)'nı şu eserler izledi (başlıcaları):

Fransızcadaki Kitapları
Mon pays/Ţara mea ("My country”, written in French, the book was first published in Romania in a bilingual volume), Humanitas, Bucharest, 1996
Précis de décomposition ("A Short History of Decay"), Gallimard 1949
Syllogismes de l'amertume (tr. "All Gall Is Divided"), Gallimard 1952
La tentation d'exister ("The Temptation to Exist"), Gallimard 1956 English edition: ISBN 0-226-10675-6
Histoire et utopie ("History and Utopia"), Gallimard 1960
La chute dans le temps ("The Fall into Time"), Gallimard 1964
Le mauvais démiurge (literally The Poor Demiurge; tr. "The New Gods"), Gallimard 1969
De l'inconvénient d'être né ("The Trouble With Being Born"), Gallimard 1973
Écartelèment (tr. "Drawn and Quartered"), Gallimard 1979
Exercices d'admiration 1986, and Aveux et anathèmes 1987 (tr. and grouped as "Anathemas and Admirations")
Cahiers ("Notebooks"), Gallimard 1997 (English translation published April 3, 2006, only to be released in 2007)

Türkçe'ye Çevirilen Kitapları
Burukluk, Fransızcadan Çeviren Haldun Bayrı, Metis Yayınları, 1993
Doğmuş Olmanın Sakıncası, Türkçesi: Kenan Sarıalioğlu, Birinci Baskı 1998, Ankara Opus Yayınları
Tarih ve Ütopya, Fransızcadan Çeviren Haldun Bayrı, Metis Yayınları,1999
Çürümenin Kitabı, Fransızcadan Çeviren Haldun Bayrı, Metis Yayınları, ilk basım Ocak 2000.
Varolma Eğilimi, Fransızca'dan Çeviren Kenan Sarıalioğlu, Gendaş Yayınları, Birinci Basım 2002
Ezeli Mağlup: Söyleşiler, özgün ismi Entretiens, Çeviri: Haldun Bayrı, Metis Yayınları, İlk Basım: Mart 2007
Zamanda Düşüş
İtiraflar ve Aforozlar

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Türkiye'deki - Ülkemizdeki Başlıca Müzik Türleri

TÜRKİYE’DEKİ BAŞLICA MÜZİK TÜRLERİ  Halk müziği : Türkiye'nin çeşitli yörelerinde farklı ağızlar ve formlarda söylenen yöresel etnik müziklerin tümüdür. Yapısal olarak folklorun bir parçasıdır. Anadoluhalk müziği, sözlü halk müziği ve sözsüz halk müziği olmak üzere ikiye ayrılır. Sözlü halk müziğine genel olarak türkü adı verilir. Sözsüz halk müziği ise düzenli yöresel çalgı ezgileridir. Türk halk müziği formları : Halk türkülerinin ölçülü olanına kırık hava, ölçüsüz olanına uzun hava denir. Kırık Hava : Ritmik karakterleri ve ölçüleri belirgin olan ezgilerdir. Düzenli bir ritim özelliği göstermekle birlikte geleneksel söyleyiş kalıplarına bağlı olarak icra edilen bir formdur. Uzun Hava : Geleneksel Türk halk müziğinde genel olarak serbest ritmli (usulsüz) olarak söylenen ezgi türüdür.  Başlıca formları, bozlak , gurbet havası, hoyrat , divan, yol havası, Arguvan ağzı, Çamşıhı ağzı, maya , barak ağzı ve müstezattır. Başlıca çalgılar : Bağlama ( Saz ), Kaval , Kemençe , Zur

Ortaokul Müzik Dersi Notları Hakkında / Kaç Not Vereceğiz?

EKLEME :  26 Temmuz 2014   Ölçme Değerlendirme Yönetmeliği ' nde yapılan değişikliğe göre en az ( ikisi   sınav  --e-okulda   sınav bölümüne yazılacak-- biri ders içi etkinlik ) 3 not girilecek . Performans görevi kaldırıldı ya hani... artık en az 4 not verme zorunluluğu yok anlayacağınız. a) Haftalık ders saati üç ve üçten az olan derslerde iki, üçten fazla olan derslerde ise üç sınav yapılır. Sınavların zamanı, en az bir hafta önceden öğrencilere duyurulur. Bir sınıfta/şubede bir günde yapılacak sınav sayısı 8 inci sınıfta üçü, diğer sınıflarda ikiyi geçemez. Sınavların süresi bir ders saatini aşamaz. Zümrelerde iki sınav bir ders ve etkinliklere katılım notu verilecektir diye karar almak gerekir (sınavlardan birisi yazılı yapılacaksa bu da belirtilmelidir) Hangi ölçeği kullanacağımıza da kendimiz karar verip zümreye yazıyoruz. Sınavlardan birisini isterseniz yazılı yapabilirsiniz ama ben ikisini de uygulama şeklinde yapıyorum ve değerlendirme ölçeği hazırlıyorum. Lisele

Masal ( DağLar Ardında bir Orman Varmış ) Nota EşLik Melodika&Blok Flüt

Dağlar ardında bir orman varmış ( 2 ) Orda bütün hayvanlar mutlu yaşarmış ( 2 ) Bir insan gelmiş çok da zalimmiş ( 2 ) Vurmuş bir bir onları kesmiş ormanı ( 2 ) Yağmur yağmamış güneş açmamış. ( 2 ) O zalimin sonunu gören olmamış ( 2 ) --------------------- Söz-Müzik: Salih AYDOĞAN EşLik: Y. BİŞGEN