Batı müziğinde iki sesin arası iki eşit parçaya bölünmektedir ve arada kalan ses diyez ya da bemol ifadeleriyle tanımlanır. Ancak Türk Müziğinde iki notanın arası her birine koma ismi verdiğimiz 9 eşit parçaya ayrılmaktadır. 1,4,5 ve 8 komanın özel isimleri ve harfleri(rumuz) vardır. Makamları ortaya çıkaracak olan dörtlü ve beşliler oluşturulurken bu isimler ve harflerden yararlanılır.
İlkokul 1.sınıfa başladığımda babamlar Kadıköy yakasına henüz yeni taşınmışlardı.
1.sınıfı annem, babam ve henüz 4 yaşında olan kardeşimden uzakta; dedemlerin yanında okudum.
Okulum, şu anda öğretime devam eden Şişli Halide Edip Adıvar İlköğretim Okulu idi.
Bir gün, öğretmenimiz diş fırçalamayı öğreteceğini, yarın herkesin yanında bir tane diş fırçası bir tane de diş macunu getirmesini söylemişti.
Unuttum mu yoksa söyleyemedim mi hatırlamıyorum ama ertesi gün okula öğretmenin istediği malzemeleri götürmemiştim. Sağolsun öğretmenim hiçbir sorun çıkarmadı çıkarmasına ya bir de baktım ki benden başka herkes eksiksiz getirmiş istenilenleri ve öğretmen denetiminde tuvalette dişlerini fırçalamayı öğreniyor. Bir nümayiş, bir nümayiş....
Ben başladım ağlamaya, hem de deliler gibi. Ne öğretmen ne arkadaşlar susturamıyorlar beni.Demeye kalmadı fırladım okuldan dışarı. Hemen 500 metre aşağıdaki evimize koşuyorum,kaçıyorum.
Şükür ki dedem henüz evde. Beni böyle gözü yaşlı görünce o da şaşırdı. Malum, bir sürü soru yağmuruna tutuldum. Ben acıklı bir öykü anlatır gibi kendimi acındırarak gözüm yaşlı, salya sümük anlattım olanı biteni. Hemen bakkala gittik. Yusuf Amca’nın bakkalına... Hemen oracıkta bi diş fırçam bi diş macunum oldu. Bendeki keyfi sormayın.
Dedem tuttu elimden beni tekrar okula götürdü.
Öğretmenim bana da öğretti diş fırçalamayı. Yalnız diş fırçalarken benim ve bazı arkadaşların dişi kanadı. Öğretmen kızdı:”Demek ki yeterince meyve yemiyorsunuz” dedi.
O gün hem üzüntüden hem de sonrasında sevinçten ağladığımı hatırlıyorum da...
Canım dedem...toPragın boL oLsun...
1.sınıfı annem, babam ve henüz 4 yaşında olan kardeşimden uzakta; dedemlerin yanında okudum.
Okulum, şu anda öğretime devam eden Şişli Halide Edip Adıvar İlköğretim Okulu idi.
Bir gün, öğretmenimiz diş fırçalamayı öğreteceğini, yarın herkesin yanında bir tane diş fırçası bir tane de diş macunu getirmesini söylemişti.
Unuttum mu yoksa söyleyemedim mi hatırlamıyorum ama ertesi gün okula öğretmenin istediği malzemeleri götürmemiştim. Sağolsun öğretmenim hiçbir sorun çıkarmadı çıkarmasına ya bir de baktım ki benden başka herkes eksiksiz getirmiş istenilenleri ve öğretmen denetiminde tuvalette dişlerini fırçalamayı öğreniyor. Bir nümayiş, bir nümayiş....
Ben başladım ağlamaya, hem de deliler gibi. Ne öğretmen ne arkadaşlar susturamıyorlar beni.Demeye kalmadı fırladım okuldan dışarı. Hemen 500 metre aşağıdaki evimize koşuyorum,kaçıyorum.
Şükür ki dedem henüz evde. Beni böyle gözü yaşlı görünce o da şaşırdı. Malum, bir sürü soru yağmuruna tutuldum. Ben acıklı bir öykü anlatır gibi kendimi acındırarak gözüm yaşlı, salya sümük anlattım olanı biteni. Hemen bakkala gittik. Yusuf Amca’nın bakkalına... Hemen oracıkta bi diş fırçam bi diş macunum oldu. Bendeki keyfi sormayın.
Dedem tuttu elimden beni tekrar okula götürdü.
Öğretmenim bana da öğretti diş fırçalamayı. Yalnız diş fırçalarken benim ve bazı arkadaşların dişi kanadı. Öğretmen kızdı:”Demek ki yeterince meyve yemiyorsunuz” dedi.
O gün hem üzüntüden hem de sonrasında sevinçten ağladığımı hatırlıyorum da...
Canım dedem...toPragın boL oLsun...
Yorumlar