Değerli arkadaşlarım,
Çok iyi bilirsiniz ki, biz müzik öğretmenleri önce çocuğun sesini eğitmekle görevliyiz, birlikte ve solo güzel şarkı söylemenin eğitimini alırız ve bunu veririz.
İşitme eşiği yükseldiği zaman çocuk/insan kendi sesini ve koroda yanındaki arkadaşının sesini duymakta zorlanır, ki koro tınısı elde etmek bizde çok önemlidir, koro şenliklerinde buna puan verilir. Kendi sesini kontrollü kullanabilmek için sağlıklı işitmenin önemi burada başlar. Yoksa, sadece iyi bir dinleyici olmak, başkalarının yaptığı müziğe dinleyici olmak (müzik tüketicisi olmak) bizlerin birinci meselesi değildir. Aslolan insana kendi sesiyle yücelme duygusunu yaşatmaktır.
Sorum yanlış anlaşıldı galiba. Sanırım doktor beyle farklı kavramlarla düşünüyoruz. Son zamanlarda müzik sanatını "İşitsel sanatlar" şeklinde tanımlayan yeni bir anlayış var, doktor beyin müzik sanatına yaklaşımı bu anlayışla örtüşen örnek bir vaka görünümündedir. Bu anlayışın uzantısında ortaya çıkan durum ortadadır; Koro eğitiminin içine her şeyi koyabiliyor, ama hiç konser vermiyor! İlginç bir vaka.
Farklı tanımlar bizi müziği yapan olmaktan çıkartıp müzik tüketicisi olmaya götürebilir. Müzik öğretmen olduğumuzu bize unutturamamalılar. Kitaplarımda KUTAY metodunu, diğer adı KORO METODU'dur öne çıkartmaktayım ki koro pedagojisi orada temeldir. Birlikte şarkı söylerken çocuğun sesi ve ruhu eğitilebilmektedir, birlikte şarkı söylemeyi bitirmek biz müzik öğretmenlerinin savunacağı şey olamaz.
Güzel sanatlar liberalleşirken ortaya atılan yeni tanımlar üzerine bir yazım vardı, orada İşitsel Sanatlar-Görsel Sanatlar tanımlarının piyasa ekonomisine uyarlanmış tanımlar olduğunu, dinleyenin beğenisini öne çıkardığını, sanatı fiilen yapan ustayı dışarıda tuttuğunu, dinleyeni/göreni (tüketiciyi) öne çıkardığını anlatmıştım. Sanırım örnek vaka bunu açıklamaktadır.
Yine de verdiği tıbbi bilgiler için doktor beye teşekkür ederiz. Eğer bizim gözümüzle işitme kaybı meselesine bakabilirse kendisinden daha fazla yararlanabileceğimizi düşünüyorum.
Ve de kendisinin çalıştırdığı amatör koroyla (konser vermeyen topluluğa koro denirse) bir an önce konser vermesini diliyorum, bunu onların ve ailelerinin heyecanla beklediğini kuvvetle hissediyorum.
İyilikle sevgiyle!
Mahiye Morgül
TÜRKİYE’DEKİ BAŞLICA MÜZİK TÜRLERİ Halk müziği : Türkiye'nin çeşitli yörelerinde farklı ağızlar ve formlarda söylenen yöresel etnik müziklerin tümüdür. Yapısal olarak folklorun bir parçasıdır. Anadoluhalk müziği, sözlü halk müziği ve sözsüz halk müziği olmak üzere ikiye ayrılır. Sözlü halk müziğine genel olarak türkü adı verilir. Sözsüz halk müziği ise düzenli yöresel çalgı ezgileridir. Türk halk müziği formları : Halk türkülerinin ölçülü olanına kırık hava, ölçüsüz olanına uzun hava denir. Kırık Hava : Ritmik karakterleri ve ölçüleri belirgin olan ezgilerdir. Düzenli bir ritim özelliği göstermekle birlikte geleneksel söyleyiş kalıplarına bağlı olarak icra edilen bir formdur. Uzun Hava : Geleneksel Türk halk müziğinde genel olarak serbest ritmli (usulsüz) olarak söylenen ezgi türüdür. Başlıca formları, bozlak , gurbet havası, hoyrat , divan, yol havası, Arguvan ağzı, Çamşıhı ağzı, maya , barak ağzı ve müstezattır. Başlıca çalgılar : Bağlama ( Saz ), Kaval , Kemençe ...
Yorumlar