"DevLet benim"
(l'État c'est moi)
Tek din, tek kanun, tek kraL
"une foi, une loi, un roi."
XIV. Louis, Fransa'nın en uzun süre tahtta kalan kralıdır. 1643-1715 yılları arasında 72 yıl Fransa krallığı yapmıştır. Devlet benim (l'État c'est moi) sözlerindende anlaşılacağı gibi Fransa'yı mutlak monarşiyle yönetmiştir. Çok saldırgan ve yayılmacı bir politika izlemiştir. Karısı Kraliçe Marie Therese'dir. Fransa Bilim Akademileri ilk defa XIV. Louis tarafından kurulmuştur. Bir tiyatro oyununda Apollon'u oynamıştır. Barok sanatıyla yakından ilgilenmiştir. Babasının bir av köşkü olarak inşa ettirdiği Versailles'i genişleterek Fransa krallığının yönetildiği bir saray haline getirmiştir. Dönemin aristokratlarını gene Paris'den uzaklaştırıp, Versailles'a taşımıştır. Versailles Sarayı'nın bahçesini barok dönemi eserleriyle düzenletmiştir.Louis suyu hiç sevmedi;sadece hayatında 3 kere banyo yaptı.
bu üstteki böLüm wikipedi’dan…
------------------------------
Fransa kralı (1638-1715). Babası Louis XIII öldüğünde Louis XIV, 5 yaşındaydı. Aslında, saltanat sürmeye ancak 1661'de, Mazarin'in ölümünden sonra başladı. O zaman yirmi üç yaşım doldurmuştu ve otoritesini temsil ettiğine yürekten inandığı Tanrı karşısında, kararlarının tek hâkimi, mutlak hükümdar olarak ülkeyi yönetmek azmindeydi.
Bakanları, mabeyinci Seguier, Colbert, Le Tellier ve Louvois'nın yardımıyla, ülkede düzeni yeniden korumayı ve kalkınmayı hedef almıştı. Fransa'nın ekonomik bağımsızlığını garanti etmek için Colbert, imalâthaneler ve büyük ticaret kumpanyaları kurdu. Kanada, Antiller ve Hindistan'daki sömürge topraklarını değerlendirmeğe çalıştı, ticaret ve savaş donanmaları meydana getirdi.
Güneş-Kral
Mazarin'in naipliği döneminde Fronde Hareketi (büyük senyörlerin başkaldırısı), tahtı tehlikeye düşürmüştü. Louis XIV, soyluları sarayına çekerek yumuşatmaya girişti ve çevresine ışık saçan, tartışmasız efendi, «Güneş-Kral» oldu. Artık büyük derebeylerin torunları, sadece hükümdarı öfkelendirmemek kaygısıyla, ülkenin örgütlenmesinden çok, sarayın bayramlarının örgütlenmesiyle uğraşır olmuşlardı: hepsi dalkavuk birer saraylıya dönüştüler.
Louvre ve Paris'i terk eden Louis XIV Versailles'a yerleşti. Louise de Lavalliere ve Madame de Montespan gibi gözdelerinin arasında kral, bütün haşmetiyle göz kamaştırıyordu. Aynı zamanda parlak bir dış politika gütmeyi de arzulayan Louis XIV, İspanya'nın genişlemesine ve Hollanda'nın ekonomik egemenliğine de son verme kararını aldı. 1678 yılında Artois ve Franche-Comte'nin katılmasıyla büyüyen Fransa, Avrupa'nın başta gelen ülkesi oldu. Ama, 1680'den itibaren, gücüne aşırı güvenen kral, siyasi alanda birbiri ardından beceriksizlikler yaptı.
Bütün barış antlaşmalarına aldırmadan, Montbeliard, Lüksemburg ve Strasburg'u ilhak etti; bunun sonucu çıkan savaş (Augsburg Birliği Savaşı) hemen hemen bütün Avrupa devletlerini Fransa'nın karşısına çıkardı. Sonra, torunlarından biri için, İspanya tahtının varisliğini kabul etti. Avrupa devletleri hemen ona karşı yeniden güçbirliği kurdular.
Şenliklerden ve gözdelerinden usanan kral (Madame de Maintenon'un etkisiyle) kendini dine adadı; bu sofuluk nöbeti, özellikle Protestanlara eziyet edilmesi ve Nantes Fermanı'nın geri alınması biçiminde ortaya çıktı. Üstelik, kötü ürünler, açlıklar, bitmek bilmeyen savaşlar ve gittikçe ağırlaşan vergiler halkın başkaldırmasına yol açıyordu. Louis XIV 77 yaşında öldüğü zaman, Fransa hemen hemen iflâs halindeydi ve halk, savaşların ve şenliklerin parasını ödemek için çalışmaktan bıkmış, yorulmuştu.
( pek de çirkin bir adammış ! )
Ressam Rigaud'un fırçasıyla Louis XIV. Kral burada, taç giyme töreni kıyafetinde ve bütün debdebesiyle görülüyor. O dönemde giyim kurallarını gözdeler ve prensler koyardı.
Colbert
Mazarin'in yardımcısı olan ve onun yerine geçen Jean-Baptiste Colbert (1619-1683), Louis XIV için de değerli bir yardımcıydı. Gerçekçi ve becerikli Colbert, saltanatın birinci döneminde Fransa'nın ekonomik kalkınmasında başrolü oynadı. Sanat ve edebiyatın da koruyucusuydu, Bilimler Akademisi'ni ve Paris Gözlemevi'ni o kurdu.
Nantes Fermanı'nın Geri Alınması
1598'de Henri IV tarafından ilân edilen Nantes Fermanı, Protestanlara, inanışlarımı serbestçe uygulama iznini veriyordu. 1685'te geri alınması, Louis XIV saltanatının en yersiz ve talihsiz kararlarından biri oldu. Tapınakların yıkılması ve şiddetli askeri baskılar (dragonadlar), Protestanların çoğunu sürgüne gitmeğe zorladı (300,000 kadarı Fransa'dan büsbütün ayrıldı) veya silâhlı isyana sürükledi (Cevennes camisard'ları).
bu arada Louis XIV’nin de bir şekiLde dahiL oLduğu bir fiLm de varmış. "2000 yılında çekiLmiş ve ismi “VATEL” oLan bu fiLm hakkında buRada detayLar veriLmiş.
bir iki garipLik öRneği…
* sarayında tuvalet ve banyo bulundurmadığı rivayet olunmaktadır..
* ufak tefek olduğu için ihtişama ve saLtanatLı bir görünümle resmedilmesine çok önem verdiği söyLenir. ( kompLeksini yiyim senin!)
bu sebeptendir ki yer aldığı bütün tablolarda abartıya rastlanır. bu abartı, av köşkü olarak yaptırdığı versailles sarayına da yansımıştır.
( bir küçük not: Marie Antoinette 'ekmek bulamıyorlarsa, pasta yesinler' sözlerini bu sarayda sarfetmiştir.Gerçi taMeR koRugan, “TaRihin büyük yaLanLarı” kitabında bunun bir yaLan oLduğunu söyLüyor: “Korkarım söyLedikLerinin bize aktaRıLanLa iLgisi yoktu. Bu sözün kaynağını bulmak araştırmacıları yıllarca uğraştırdı ama sonunda biri başardı. İnatçı, cesur bir adam olan Rousseau’nun birçok şeyi itiraf ettiği o tuğla gibi kalın kitabı, “İtiraFLaR”ı baştan sona okudu ve Rousseau’nun o sözleri “genç bir prenses”e mal ettiğini buldu. –s.130)
* fransa'nın en ünlü krallarından. rivayet odur ki çok başarıLıymış, barış, refah ve adalet getirmiş... ama benim daha cok ilgimi ceken yani, ilk defa bilim akademilerini kurdurması ve 40 yaşında olduğu gibi çürüyen dişlerini fransız tıp akademisine havale etmesidir. doktorlarımız da bunun altında kalmayarak adamcağızın buütün dişlerini çekmiş, ayrıca bu işlem esnasında yanlışlıkla damak derisini de sıyırmışlardır. zavallı kral 80 yıLLık ömrünün ikinci yarısında hiçbir katı madde yiyememis ve damak derisi olmadığı için ağzından yediği burnundan gelmis, yemek yerken hep rahatsiz edici sesler çıkarmıştır. bugün fransız mutfağında yer alan püre, ezme gibi yemeklerin büyük kısmı saray aşçılarının o dönemde kralları yesin diye yarattıkları çeşitlerdir.
* Louis suyu hiç sevmedi;sadece hayatında 3 kere banyo yaptı.
Tamer Korugan yine “Tarihin Büyük YaLanLarı” kitabında şöyLe demiş XIV.LOUIS hakkında: Hayır. XIV. Louis “DevLet, benim!” demedi. Bunu söyLeyecek kadar akıLLı deĞiLdi. Peki böyLe bir şey söyLemediyse, neden insanLar söyLediğini sanıyor? Suç VoLtaiRe’de. Fransız KraLının biyografisine bu sahte sözLeri o ekLedi. Ama uydurduğu apaçık ortada… ( s.129)
Yorumlar