Batı müziğinde iki sesin arası iki eşit parçaya bölünmektedir ve arada kalan ses diyez ya da bemol ifadeleriyle tanımlanır. Ancak Türk Müziğinde iki notanın arası her birine koma ismi verdiğimiz 9 eşit parçaya ayrılmaktadır. 1,4,5 ve 8 komanın özel isimleri ve harfleri(rumuz) vardır. Makamları ortaya çıkaracak olan dörtlü ve beşliler oluşturulurken bu isimler ve harflerden yararlanılır.
Woody çalar klarnet şaşar....!
Enstrümanların hercai menekşesidir klarnet. Orkestradan çıkıp sokaklarda halkın arasına karıştığında muzipleşir, serserileşir. Klezmerci Giora Feidman içine ruhunu üflediğinde coşkuyla hayatı kutsar, Sidney Bechet ya da George Lewis gibi nota okumasını bile bilmeyen dahi cazcılar dokunduğunda gökyüzünü maviye boyayacak dev bir badana fırçası oluverir. Böylesine nadide bir enstrümanın, komedyen, yönetmen, senarist, gizli romancı Woody Allen'ın elinde yeryüzünün en oyuncu çalgısına dönüşmesi beklenirdi.
15'inden bu yana nota bilmeden Dixieland çalan Allen, 55 yıl sonra şu noktada: ‘Yeniden doğsam bir virtüöz olmak isterdim. Tamamen amatör klarnetçi, müzikte umutsuz bir vakayım. Neden beni dinlemeye geliyorlar, anlamıyorum.' Yine de konserleri tüm dünyada kapalı gişe. İstanbul biletleri 14 Kasım'da, altı saatte tükendi. Allen bu teveccühü iyi değerlendiriyor. Filmlerine klasik tanıtım kampanyası düzenlemekten nefret ettiği için, ne zaman vizyona yeni bir filmi girse klarnetini alıp yola düşüyor.
Tam 30 yıldır, hiç sektirmeden, her pazartesi akşamı saat 20.30'da Manhattan'da grubuyla sahneye çıkıp, Dixieland çalıyor Woody Allen. Bir zamanlar Michael's Pub, onun sayesinde, Özgürlük Anıtı kadar meşhurdu; şimdilerde Carlyle Oteli'nin kafesi. 1978'de, Annie Hall'un dört Oscar aldığı akşam tören yerine, klarnetinin başındaydı. 1992'de, 12 yıllık hayat arkadaşı, 13 filminin başrol oyuncusu Mia Farrow tarafından sübyancılıkla suçlanıp dünya basının manşetlerine yerleştiği günlerde de.
90 kişinin sığabildiği küçük kafeyi, 85 dolar ödeyip ağzına kadar dolduran binbir milletten meraklının müzik dinlemekten çok onu seyretmeye geldiğini bilse de klarnetini hep keyifle üfledi. Tek kural koydu: ‘Fotoğraf, imza yok!' Mahcubiyeti nedeniyle gözlüklerinin arkasına saklanıp, çoğunlukla da gözünü kapayıp, zamanı geçen yüzyılın ilk çeyreğine, mekanı New Orleans'a ayarladı, dinleyicilerini geçmişe ışınladı.
‘Devekuşu gibiyim. Gazete okumam, TV haberlerini izlemem. Güncel hafızamda boşluklar vardır hep. Dolayısıyla ödüller, skandallar beni etkilemez. Tek konuya odaklanırım: Çekeceğim yeni bir film, konserde çalacağım yeni bir eser. Hayatım sıkıcı denebilecek kadar tekdüze. Sabah kalkarım, en az bir saat klarnet egzersizi yaparım. Eşimle yürüyüşe çıkarım. Sonra 16 yaşından beri kullandığım Olympia daktilonun başına oturup çalışırım. Cep telefonu gibi, bilgisayarın da faydasını görmedim; kullanmıyorum. Hollywood filmlerine gitmem, zamanıma yazık. Yalnız, haftada bir konser veririm.'
İşte Woody kanunları
Woody Allen ve orkestrası iki yıl önce İstanbul Caz Festivali'ne davet edilmişti. ‘Uzun uçuştan çok korkar' cevabını veren menajerleri, bu yıl Avrupa turnesini planlarken Türkiye'yle bağlantı kurdu. Zemheri mevsimindeki konsere şans eseri Ak Emeklilik sponsor oldu. Kesinleşince, Allen'ın istek listesi geldi: Havaalanında karşılama komitesi istemem. Limuzine sadece ailemle ben binerim. Fotoğrafımız çekilirse küserim. Araç yolda kesinlikle tünelden geçmesin. Otele arka kapıdan girmem. Afişlerde sadece ben olacaksam asmayın daha iyi!
Kaynak:Hürriyet
Bak işte Woody Allen
Ünlü yönetmen ve oyuncu Woody Allen ile grubu önceki akşam Lütfi Kırdar'da sahneye çıktı. New Orleans cazı çalan ekibin konserinde 'İstanbullu cazseverler' tam kadro yer aldı
New York'lu ünlü yönetmen ve oyuncu Woody Allen ağustosta, Scarlett Johansson'un başrolünde oynadığı filmi 'Match Point'u çekmek için gittiği Londra'da Guardian gazetesine verdiği söyleşide söz, klarnet çaldığı grubuna gelince "Ben kulağı olmayan tam bir amatörüm" demiş. Madem amatör, neden verdiği konserlerin biletleri piyasaya sürülür sürülmez (Türkiye'de de olduğu gibi) kapış kapış gidiyor? 70 yaşındaki Allen bunun nedenini dile getirirken (Allah için) dürüst davranıyor: "İnsanlar beni izlemeye geliyor, çünkü ben ünlü biriyim. Şan şöhret sahibi biri olmadan bunu yapıyor olsaydım bir hafta içinde açlıktan ölürdüm. 2 bin ya da 3 bin kişilik salonlarda konser veriyorum ve tüm biletler tükeniyor."
Londra'dan İstanbul'a uzanıyoruz. Woody Allen ve grubunun İstanbul'da Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı'ndaki konserinin biletleri, satışa sunulduğu gün tükenmişti. Allen, önceki gün havaalanında biletlerin kısa sürede tükenmesini 'mucize' olarak nitelendirmiş ve İstanbulluların çalacaklarına, New Orleans cazına verecekleri tepkiyi çok merak ettiğini, çünkü çaldıkları müziğin belli bir türe girmediğini dile getirmişti. Önceki günün akşamı gördük ki, 'İstanbullular' New Orleans cazına aşina! Nitekim salon dolu. Birçok harikulade caz müzisyeninin İstanbul Caz Festivali kapsamında verdiği konserlerdeki manzara aklınıza gelince içinizi 'cız' ettirecek kadar dolu hatta.
Ama Woody Allen'ın da dediği gibi: O bir ünlü. Diyecek bir şey yok.
Kaynak:Radikal
Yorumlar