MÜZİK NEDİR, NASIL BİR SANATTIR?
Ahmet Say
Evrensel Basım Yayın / 2008, 260 sayfa, 11 TL.
ARZU HAKSUN GÜVENİLİR (Arşivi)
Ahmet Say ‘Müzik Nedir, Nasıl Bir Sanattır? ‘adlı kitabında müzik elkitabının bir şemasını okura sunmaya çalışmış
Müzik dinlemeyen insan yoktur. Çünkü müzik ruhun gıdasıdır. Bu iki cümle artık neredeyse birbirini tamamlamakta ve herkes tarafından bilinmektedir. Aslında biçoğumuzun bilmediği ruhumuzu beslerken yaptığımız yanlış tercihler. Yani gıdayı yanlış almak. Peki gıdayı yanlış alırsak hasta olur muyuz? Kuşkusuz. Hatta ölebiliriz de...
Bunun en doğru yolu nedir? Müzik üzerine okumak. Böylelikle, günümüzde hangi müziği dinleyeceğimize de rahatlıkla karar verebiliriz. Dolayısıyla ruhumuzu kişiliğimize göre, doğru besleriz...
Öncelikle her insan dinlediği müzikte haz arar. Ancak müziği sadece dinlenmesi güzel olan hoş birşey olark görmek bu sanat dalına yapılan büyük haksızlıktır. Çünkü daha detaylı düşünmeyi gerektirir. Ne anlatır? Neyi tanıtır? Kültürü, dili, dini var mıdır? Müzik üzerine yazmak demek, müziğin ne anlama geldiğinden, daha da temelde müziğin nasıl olup da bir anlam aracısı işlevi görebildiğinden bahsetmek demektir. Müzik araştırmacısı Ahmet Say, yazdığı Müzik Nedir, Nasıl Bir Sanattır? adlı kitabında tam da bu sözünü ettiklerimizi kolay okunur bir dille ele alıyor. Amacı “müzik elkitabı”nın bir şemasını okura sunmak.
Yazar, üç yıl kadar önce Evrensel Kültür dergisi için yazdığı yazıları bir araya getiriyor. Yazı dizisinin içeriği müziğin temel asgari bilgilerini anlaşılır bir dille anlatabilmek. İlk beş bölümde temel bilgiler özetleniyor. Bu bölümde müzik nedir? Nasıl bir sanattır? Müziksiz insan müziksiz toplum okur mu? gibi sorulara cevap aranıyor. Buradan bireysel işlevi üzerindeki etkilerini de okuyoruz. Duygu ve düşünce dünyamızı harekete nasıl geçirdiğini, bireyin kendini tanımasına ve kanıtlamasına nasıl yardımcı olduğunu görüyoruz. Tüm bunların yanında eğlenceli oluşu, insan yaşamını zenginleştirerek mutlu edecek öğeler taşıdığını öğreniyoruz. Toplumsal işlevi ise bir o kadar büyük; “Ortak duygu ve düşüncelerin müzik aracılığıyla dile getirilmesi olgusunun en çarpıcı örnekleri, iş ve işçi şarkılarıın yanı sıra, Fransız Devrimi’nden başlayarak çağımıza kadar uzanan atılım yıllarında biçok ülkede iz bırakan devrim şarkıları ve marşlarında simgesini bulmuştur...”
Say’ın müziğin özellikleri hakkında bilgi verdiği bu bölümde müzikal iletişime de değiniyor. Kuşkusuz burada en önemli rol dinleyicinin olduğunu altını çiziyor. Yorumcu ve besteci eseri ortaya çıkarırken dinleyiciyi dikkate almak durumunda.
İkinci bölüm müziğin teorisi üzerine. Ses olgusu, ritim, melodi, armoni... Müziğin bu önemli yapı taşlarını anlaşılır bir ifadeyle açıklıyor. Üçüncü bölüm, müzik türlerine ayrılıyor; yani klasik, geleneksel, popüler... Kitabın ikinci gövdesini de müzik tarihine bakışımız oluşturuyor. Bakışımız deniliyor, çünkü bu tarihsel sürece nasıl bakılması gerektiği hâlâ tam olarak bilinmiyor. Bellirli tarihsel dilimden hareketle yol çıkılıyor. İlkçağ, Ortaçağ, Rönesans, Barok, klasik, romantik, barok... Toplumların, kültürlerin, hatta doğa olaylarının da müzik tarihi yazılırken rolü büyük oluyor. Tarihsel süreçteki gelişmeler her toplumda farklı ses getiriyor. Dolayısıyla Türkiye’de olup biten de ayrı bir başlıkla ele alınıyor. Avrupa müzik kültürüyle olan ilişkimiz çok değil, 200 yıl kadar önceye dayanıyor. Etkileri ve işlevselliği Türkiye’de cumhuriyetin kuruluşuyla hız kazanıyor. Müzik ve sahne sanatları alanında önemli adımlar atılıyor. Kısa opera ve bale tarihi, yirminci yüzyılın önemli türü cazla birlikte, kitapta toplam yirmi blümden oluşan müzik tarihine nasıl bakılmalı olgusu tamamlanmış oluyor. Tüm bunlar geleneksel müzik başlığı ile son buluyor. Türkiye’de müzik üzerine yazılan kitapların sayısı gözle görülür bir biçimde artıyor. Talepler doğrultusunda görülüyor ki, artık müzik üzerine sadece dinlemeyi değil okuma alışkanığımızın da gelişiyor.
Yorumlar