Müzik var oluşun temel olgularından birisidir. İnsan kendisini anlatabilmek,istek ve şikayetlerini iletebilmek ve ruhi ihtiyaçlarını giderebilmek için sese ihtiyaç duyar. Çocukların müzikle olan ilişkisi de buna bağlı olarak ele alınabilir. Eflatun’un ‘Müzik,terbiyenin esaslı vasıtasıdır.Müzik bir eğlence aracı değil,güzellik,iyilik ve eğitim aracıdır’ sözü müziğin eğitimdeki yerini belirlemek açısından önemlidir.
Çocuk, henüz anne karnındayken müziğe ilgi duymaya başlar. Bu dönemde çocuklar dışarıdan gelen her türlü sese açıktır.Dış dünyadan algıladıkları çeşitli ritimlerin ahengi,çocuğu adeta bulunduğu o küçücük kabuktan çıkararak, almış olduğu hazzı çeşitli tepkilerle geri yansıtmasına sebep olur. Bununla beraber annenin hamilelik dönemindeki ruhen dinginliği,ses tonu,sakin oluşu,çocuğu isteyip istememesi,mutluluğu ya da kavgacı olması,gerginliği,stresliği,huzursuz ve geçimsizliği,hayat halleri çocuğun yaşayacağı hayatın bir aynası niteliği taşıyacaktır. Bu bağlamda annenin hamilelik dönemindeki tutum ve tavırları çocuğun hayatında yer alacak olan müziğin gelişimi yönünde önemli etkileri olmaktadır. Hayatı,ruhen dinlendiren,sakinleştiren bir müzikle şekillenen bebek,bunun izlerini hayat boyunca taşıyacaktır.
Çocuk dünyaya geldiğinde kendini sesler dünyası içinde bulur ve bu dünya içinde ilk önce annesinin söylediği ninniler onu karşılar,radyodan,televizyondan duyduğu seslerle bu dünya içerisinde keşfe çıkar.Zamanla kuş seslerine,gök gürültüsüne,denizin dalgalarından gelen sese,rüzgarın sesine,kurtların böceklerin çıkardıkları seslere çocuk kendine ve algılama gücüne göre anlamlar yükleyerek kendince bağlantılar kurmaya başlayacaktır.Hatta bir civcivin çıkardığı sesle,bir tavuğun çıkardığı sesi değerlendirmeye alıcak ve kendince bir sonuca ulaşacaktır.
Her çocuk müziğe aynı ölçüde yetenekli değildir. Fakat bütün çocuklar müziği severler. Genel olarak çocukların büyük çoğunluğu orta yeteneğe sahiptir. Orta yetenekten çok üstün yeteneğe gidildikçe sayı azalır; Yaklaşık olarak milyonda bir çocuk deha derecesinde müziğe yetenekli olur. Tersine orta yetenekten çok yeteneksizliğe doğru gidildikçe de yine sayı azalır ve yine milyonda bir çocuk müziğe hiç yeteneği olmayan nitelik taşır.(Sun,2002,s.30)
Bu konuda araştırma yapan bilim adamlarına göre,çok üstün yetenekli çocuklar ve çok yeteneksiz çocuklar istisna edilmekte,bu istisnalar dışında kalan hemen bütün çocuklar az ya da çok müziğe yetenekli sayılmaktadır.(Sun,2002,s.30)
Shaw ve Rauscher adlı iki uzman müziğin zeka ile bağlantısı üzerine birtakım araştırmalar yapmışlardır.Bu anlamda yaptıkları araştırmalardan biri ‘Küçük yaşta müzik derslerini almak,özellikle bir enstrüman üzerine yoğunlaşmak’ adlı araştırmadır.
Araştırma için en popüler ve en yaygın enstrüman olan piyanoyu seçtiler.Seçimin nedeni,piyanoyu o yaştaki çocukların daha kolay öğrenebilecek durumda olmasıydı.Bunun için anaokuluna giden 78 çocuk seçildi. Bu arada 3-4 yaşlarındaki bu çocukların ailelerinin sosyo-ekonomik-kültürel yapılarının,gittikleri anaokullarının eşdeğer olmasına dikkat edildi ve 78 çocuk 4 gruba ayrıldı. Birinci gruba şan ve piyano dersi,ikinci gruba sadece şan dersi,üçüncü gruba bilgisayar dersi verilirken,dördüncü gruptakilere hiçbir şey öğretilmedi. Çocuklar haftada iki kez 15’er dakikalık piyano dersi alıyordu,her çocuğun eşit süreyle ders almasına da dikkat ediliyordu. Sekiz ay boyunca diğer grupların da çalışmaları sürdü. Bu eğitim ortamında 78 çocuğa zeka testi uygulandığında çıkan sonuç araştırmacılar için pek de sürpriz olmamıştı. Piyano grubundaki çocukların zekasında diğer gruptakilere fark atmıştı.
Müziğe yetenekli çocukların müzik sanatını öğrenmeleri ve çalgıcı,şarkıcı,besteci olarak yetişebilmeleri büyük ölçüde içinde bulundukları ortama bağlıdır. Bu anlamda yetişmeye elverişli ortam ve koşullar bulunmazsa üstün yetenekli de olsa çocuk müzik sanatçısı olamaz. Bu açıdan bakılırsa anaokulunda müzik eğitiminin önemi daha da iyi kavranabilir. Anaokulları,müziğe yeteneklerinin derecesi henüz bilinmeyen çocuklara,müzik eğitimi verirken,bu olguyu göz önünde bulundurmalıdır.(Sun,2002,s.30)
Her anaokulu öğretmeni her çocuğu bütün yönleriyle tanımaya ve geliştirmeye çalışırken müzik yeteneği bakımından da tanımaya,onlara,yeteneklerine göre müzik eğitimi vermeye,çok yetenekli çocuklar olursa bu tür çocuklara,yeteneklerini geliştirecek bir ortam hazırlamalıdır.Bu konuda hiç unutulmaması gereken şudur:her çocuk müziğe ilgi duyar;kimi çocuklar şarkı söylemeyi,kimi çocuklar çalgı çalmayı ya da ses veren bir araçta ses çıkarmayı,kimileri de müzik dinlemeyi daha çok severler.Öğretmen,çocuğun müziğe ilgisini yönünü ve yeteneğinin derecesini kavramaya çalışmalı,çocukları ilgi ve yetenekleri yönünde geliştirmeye çaba harcamalıdır.(Sun,2002,s.31)
Uzmanlar anaokulu çağında verilen müzik eğitimini beş ana aşamada açıklamaktadır.Bunlar:
1)Müzikle hareket etme yeteneği
2)Sesleri keşfetme ve belirleme yeteneği
3)Şarkı söyleme potansiyelini keşfetme yeteneği
4)Şarkı söyleme yeteneği
5)Basit müzik aletlerini çalma yeteneği
Şimdi bu yetenekler nelerdir ve bu yetenekleri geliştirmek için anaokulu öğretmeni neler yapabilir bunlara göz atalım:
1)Müzikle hareket etme yeteneği:
Müzikle hareket etme yeteneği,insanoğlu için bir içgüdüsel olgudur.Bu anlamda yapılan yaratıcı drama etkinlikleri buna en iyi örneği teşkil etmektedir.Bu etkinliklerin bir kolu olan pandonim,esnasında müzik çoğu kez gereklidir. Müziğin ritmine uygun yürüme,koşma hareketlerinin yanı sıra çeşitli hayvan taklitleri,çiçeklerin açması,rüzar esmesi gibi durumlarda müzik ve ritim pandonime canlılık katar.Müzk diliyle ritim dili birleşir ve ortaya özgün ürünler çıkar. Öğretmen günlük etkinlik içinde çocuklara bu tür pandonim çalışması yaptırarak bu anlamdaki yeteneklerinin gelişmesinde etkili olur.
2)Sesleri keşfetme ve belirleme yeteneği:
Çocuklar etraflarında bir çok ses duyarlar ve çoğu zaman bu seslerin farkında olmayabilirler. Bu sesleri fark edebilmelerinde öğretmen onlara yardımcı olmalıdır.
Öğretmen çocuklarla birlikte çevre gezisi düzenleyerek çocukların dikkatini bu farklı seslere yönlendirip sınıf ortamında algıladıkları bu sesleri öykünmeleri için onlara fırsat verebilir. Özellikle bu etkinliği oyunlaştırarak ses tahmin oyunu olarak uygulatılabilir. Çocukların çeşitli sesleri taklit etmesine fırsat verilerek bu seslerin kime ait olduğu bulunmaya çalışılabilir. Bunla beraber öğretmen çeşitli müzik aletlerini sınıf ortamında bulundurmalıdır. Öğretmen bir şarkı esnasında çocuklara bu farklı müzik aletlerini kullanmaları için fırsat verip ortak bir katılım sağlanarak etkinlik daha eğlenceli bir hale getirilebilir. Eğer ortamda müzik aletleri yoksa çocuklara ses çıkartan çeşitli materyaller sağlanmalıdır,bazen bu materyaller çocuklara daha çekici gelebilir.(tencere kapakları,kaşıklar vb…)
3)Şarkı söyleyen sesi algılama yeteneği:
Çocuklar etraflarında bir çok ses duyarlar ve belli bir süre sonra(bu sesleri sürekli duymaya başlayınca) bu seslerle seslerin sahiplerini eşleştirmeyi becerirler.Örneğin sizin sesinizi sizi tanımaya başladıktan kısa bir süre sonra algılamaya başlarlar. Bu yeteneğin geliştirilebilmesi için:
Öğretmen çocuklar şarkı söylerken onları cesaretlendiren konuşmalar yapmalıdır ve kendi seslerini tanımarlına fırsat vermelidir. (Bu şarkını çok beğendim bana da öğretebilir misin? Çocuklar şarkı söylerken kayıt yapılarak daha sonra beraber dinlenebilir.)
4)Şarkı söyleme yeteneği:
Bir şarkıyı söyleyebilmek,şarkı söylerken o şarkıya eşlik edebilmek çocukların her zaman hoşuna gider. Çocukların bu isteklerini desteklemek için:
Öğretmen çocukların ilgisini çekebilecek,kolayca hafızasında yer edebilecek ve içine beden dilini de katabilecek nitelikte şarkılar seçmelidir. İlk önce şarkıyı çocuklara kendisi tanıtmalı daha sonra tekrarlarla şarkı kavratılmalı söylemsi için fırsat verilmelidir. Bunun yanı sıra çocuklardan kavratılacak olan kavramla ilgili çeşitli kelimeler söylemeleri istenebilir ve bu kelimeler birleştirilerek çocuklarla birlikte ortak bir şarkı oluşturulabilir. Daha sonra öğretmen çocukları kendi şarkılarını yapabilmeleri için cesaretlendirmelidir.
5)Basit müzik aletlerini çalma yeteneği:
Bu aşamada müzik eğitiminin en üst noktalarını oluşturmaktadır. Bu aşamada çocuklar müzik aleti çalmayı öğrenmektedir. Yapılan araştırmalar küçük yaşta bu tip kabiliyetlerin daha çabuk kazanıldığını göstermektedir,bu nedenle çocukların bu dönemde aldığı eğitim büyük önem kazanmaktadır. Çocukların bu yeteneğini desteklemek için;
Öğretmen bir müzik aleti kullanıyorsa bunu sınıf ortamında çocuklara canlı olarak sunmalıdır. Öğretmen yaptığı gözlemlerle tuttuğu anektotlar öncülüğünde müzik aletine ilgisi olan çocukları belirleyerek onları bu alanda geliştirici ve keşfedici imkanı sunabilmek için aileleriyle işbirliği kurmalı ve çocukların bu alanda gerekli eğitimi almasına yardımcı olmalıdır.
SONUÇ
Müzik duygusal olmakla beraber,çocuk üzerinde en soyut,en zihni tesirler bırakacak imkanlara sahiptir. Müzik çocuğun hayatına anane karnında yerleşir ve onla beraber doğar büyür gelişir.
Çocuklar küçük yaşlardan itibaren iyi müziklerle beslenirse,büyüyünce müzikçi olmasalar bile,iyi müziği seven,seçen ve ondan yararlanmasını bilen yetişkinler olacaklardır.Anaokulu,çocukta,iyi müzik beğenisinin tohumlarının atılacağı,fidanlarının yetiştirilebileceği özenli bir bahçe olmalıdır.Minik insanlar böyle bir bahçede bedensel ve ruhsal bakımdan daha boyatabilir,daha sağlıklı bir kişiliğe kavuşabilir.(Sun,2002,s.31)
Müzik çocuğun her türlü gelişimini destekler.Dil gelişiminde,duygusal ve sosyal gelişiminde,bedensel ve psiko-motor gelişiminde önemli etkileri vardır. Bu etkilerin daha verimli ve kalıcı olabilmesi için,müzik eğitimine erken yaşlarda önem verilmelidir.Unutulmamalıdır ki küçük yaşlarda keşfedilmiş bir yetenek,gelişmeye her zaman açıktır.
alıntıdır.
Yorumlar