Batı müziğinde iki sesin arası iki eşit parçaya bölünmektedir ve arada kalan ses diyez ya da bemol ifadeleriyle tanımlanır. Ancak Türk Müziğinde iki notanın arası her birine koma ismi verdiğimiz 9 eşit parçaya ayrılmaktadır. 1,4,5 ve 8 komanın özel isimleri ve harfleri(rumuz) vardır. Makamları ortaya çıkaracak olan dörtlü ve beşliler oluşturulurken bu isimler ve harflerden yararlanılır.
Dr. Gürsel Leblebicioğlu
* Müzisyen Sağlığı Günleri-I,
11-12 Mart 2005,
Yıldız Teknik Üniversitesi, İst.
Ülkemizde gerek amatör bir uğraşı olarak ve gerek bir profesyonel yaşam tarzı olarak müziğe duyulan ilgi giderek artmaktadır. Özellikle profesyonel müzik uğraşısı yaşamın ilk yıllarından itibaren hız, mükemmellik ve dayanıklılık gerektirmesi nedeni ile pek çok meslekten farklılıklar gösterir. Müzisyenlerin önemli bir kısmı meslek yaşantıları boyunca kas-iskelet sistemine ait sorunlar ile karşılaşır. Bu sorunlar kas-tendon ünitelerini, eklemleri ve periferik sinirleri etkileyen, çoğunlukla kronik süreçlerdir.
Müzisyenler, yaşamları boyunca doğrudan mesleklerinin yol açtığı veya müzisyenlik ile ilişkili olabilen el bileği ve el sorunları ile karşılaşabilecekleri gibi kimi zaman da meslekleri ile ilişkili olmayan el sorunları ile karşılaşabilirler. Bu noktada müzisyenlik mesleği ve el sorunları arasındaki ilişkiyi açık olarak tanımlamak gereği ortaya çıkıyor.
Müzisyen hastalığı, bir bireyin müzik uğraşısı sırasında karşılaştığı etkenler ile nedensel bir ilişki sonucunda oluşan hastalık ve sorunlar olarak tanımlanabilir. Keman sanatçılarında başka gösterilebilir bir neden olmadan oluşan lateral epikondilit veya vurmalılar ile oluşan vibrasyona bağlı periferik nöropati müzisyen hastalığı için örnek olabilir.
Müzisyenlik ile ilişkili hastalık, oluşumunda birden fazla unsurun ve bu arada müzik uğraşısının da rol oynadığı hastalık veya sorunlar olarak tanımlanabilir. Viyolonsel veya keman sanatçılarında gelişen kübital tünel veya piyanistlerde gelişen karpal tünel sendromları bu grup için örnek olarak verilebilir.
Müzisyenlik ile ilişkisiz el ve elbileği sorunları, günlük yaşamda, müzik uğraşısından bağımsız olarak oluşan sorunlardır. Sıkça rastlanan ev kazaları veya distal radyus kırıkları bu grup için bir örnek olarak verilebilir.
Daha net olarak tanımlamak gerekir ise müzisyenlerde el hastalığı, müzisyenin enstrümanına bağlı olarak tekrarlayan bir nedenle veya enstrümanın kullanım koşullarına göre uğradığı çoğunlukla süreklilik arzeden hastalık, yaralanma veya sakatlanma halleridir. Bu sorunlar esas olarak sık değildir. Oluşmaları için uzun süreli bir etkilenme olması gereklidir. Çoğunlukla sürekli, nadiren geçicidirler. Başka bir özellikleri de “arandığı zaman bulunabilir” olmalarıdır. Bu son ifade ile kastedileni biraz açıklayalım. Bir konservatuarda veya orkestrada herhangibir enstrüman ile doğrudan ilgili olduğu düşünülen bir soruna rastlandığı zaman diğer öğrenciler veya orkestra elemenları incelenir ise, kimilerinde sorunun bireyi etkileği fakat belirtisinin olmadığını; kimilerinde ise belirtinin oluşmuş olmasına rağmen etkilenen bireyin tıbbi yardım için başvurmadığı görülebilir. Bu durum ilgili enstrümanın fiziksel yapısı ile veya ideal olmayan çalma teknikleri ile bağlantılı olabilir.
Müzisyenlerde karşılaşılan el ve elbileği sorunlarının meslek ile bağlantısının araştırılması tıbbi olduğu kadar hukuki bir boyutu da ortaya çıkartmaktadır. Eğer bir tıbbi sorunun meslek ile olan doğrudan veya dolaylı bağlantısı belirlenir ise bu durumda müzik eğitimi yapan kurum ve kuruluşları veya orkestralar gibi müzik iş verenlerini ilgilendiren hukuki bir boyut ortaya çıkar. Akla gelen bazı sorular şunlardır:
Çoğunlukla uzun sürebilecek tedavi masrafları ne şekilde karşılanmalıdır?
Eğer sürekli bir iş göremezlik veya düşük performans hali oluşur ise müzisyen ne şekilde sigortalanacaktır?
Diğer meslek dalları için hukuki anlamda belirlenen % çalışma gücü kayıpları müzisyenlik mesleği için ne derece geçerlidir? Örneğin bir parmağın MP eklem düzeyinden kaybı yasal olarak tüm vücuda göre %7 lik bir iş gücü kaybına neden olur iken bir müzisyen için bu en azından üst düzey müzik performansının tamamen kaybı sayılabilir.
Müzisyenlerin meslek hastalıklarında “latent dönem” süresini tanımlamak gereklidir. Örneğin yeni mezun olan bir müzisyenin bir orkestrada çalışmaya başladıktan 3 ay sonra ortaya çıkan sorunu eğitim yılarından mı yoksa 3 aylık orkestra deneyiminden mi kaynaklanmaktadır? Bu durumda oluşacak tedavi giderlerini orkestra mı yoksa konservatuar mı karşılamalıdır?
Bu yönleri ile sanatçı, sporcu ve cerrahların mesleki sorunları temelde büyük benzerlikler göstermektedir.
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi Ve Travmatoloji Anabilim Dalı El Cerrahisi Ünitesi’nde, üniversitemizin Devlet Konservatuarı’nın öğrenci ve öğretim üyelerini, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, Ankara Devlet Opera ve Balesi ve Bilkent Orkestrası üyelerini ve amatör olarak enstrümantal müzik ile uğraşan kişileri çeşitli el sorunları nedeni ile görmekteyiz. Bu deneyim içinde gitar, keman, viyolonsel, vurmalı çalgılar ve piyano en sık sorunların en sık yaşandığı enstrümanlardır. Tetik parmak, FCR ve FCU insersiyonel tendinopatileri, psitriquetral sendrom, kübital tünel sendromu, lateral epikondilit, fırlatıcı dirseği-olecranon impingement ve trapeziometacarpal eklem sorunları başta gelen müzisyen sorunları olarak dikkati çekmektedir.
El ile ilgili yakınmalar ile başvuran müzisyenlerde klinik değerlendirmede kişinin fiziksel özelliklerini incelemek gerekir. Minyon yapılı bir hanım kemancı ile hemen hemen aynı boyutlarda bir enstrümanı çalan 1.90 lık bir erkeğin karşılaşabileceği sorunlar çok farklı olabilir. Aynı şekilde piyano öğrencisi olan bir çocukta genel eklem laksitesi müzik performansını önemli ölçüde etkileyebilir.
Enstrümanın genel fiziksel özelliklerinin bilinmesi klinik değerlendirme açısından önemlidir. Örneğin bas klarinet ile viyolonsel birbirlerinden çok farklı kas-iskelet sistemi sorunlarına zemin hazırlar. Aynı şekilde gitar ve piyano da birbirlerinden farklı sorunlara neden olabilmektedir.
Sanatçının enstrümanının özgün özellikleri araştırılmalıdır. Pek çok sorunun çözümü, enstrümanların yapılarındaki küçük ve önemsiz gibi görünebilen ayrıntılarda gizlidir. Viyolonsel pikinin uzunluğu veya arşenin ağırlığı ve tutuluş şekli gibi. Üretim yerleri farklı bazı enstrümanların kimilerinde aynı iş için metaller kullanılır iken bazılarında daha hafif olan kompozitler kullanılmaktadır.
Sorunun oluştuğu dönem öncesinde aynı sınıf entrümanda bir değişiklik yapılıp yapılmadığı veya başka sınıftan bir enstrümanın kullanılıp kullanılmadığı öğrenilmelidir. Esasen keman sanatçısı olan bir birey mandolin ile uğraşır ise kompanse edilebilen bir sorun dekompanse olabilir.
Sanatçının oluşabilecek sorunlar için herhangi bir koruyucu önlem uygulama yoluna gidip gitmediği öğrenilmelidir. Bu gibi davranışlar ek sorunlara yol açabileceği gibi başka sanatçılar için yararlı olabilecek çözümleri de içerebilir. El yakınması ile başvuran bas klarinet sanatçısı bir hastamız, tetkik amacı ile elde ettiğimiz filimin malzemesini enstrumanına bir destek olarak kullanıp başparmağındaki bir sorunu hafifletebilmişti.
Çalışma temposu ile hastalık belirtileri arasındaki ilişkinin öğrenilmesi önem taşır. Yoğun konser dönemlerinde orkestralarda çok sayıda müzisyeni aynı anda etkileyebilen farkı sorunlar oluşabilmekte ve işten kalma nedeni ile elemen sıkıntıları yaşanabilmektedir.
Benzeri yakınması olan başka müzisyenlerin varlığı sorgulanmalıdır. Bunun iki yararı olacaktır. Birincisi sorunun kişiye bağlı bir neden ile mi ortaya çıktığı yoksa orkestrada genel bir sıkıntıyı mı yansıttığı anlaşılabilir. Diğer yandan eğer yakınması olan başka müzisyenler var ise bu kişilerde sorunlar büyümeden koruyucu önlemler alınması yoluna gidilebilir.
Pek çok müzisyenin çok farklı merak ve uğraşıları olduğu malumdur. Bahçe, motosiklet, trekking, dağcılık, dalıcılık ve kayak gibi meraklar, müzik dışı nedenler ile el sorunlarına neden olabilecek potansiyeldedir.
Klinik tanıya yardımcı olarak çok başvurulan yöntemler arasında direkt radyolojik incelemeler, ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans görüntüleme sayılabilir. Periferik sinir sorunlarının değerlendirilmesinde deneyimli kişilerce yapılan elektrofizyolojik testler de yolgösterici olabilmektedir.
Müzisyenlerin el sorunlarının tedavisinde en köklü yaklaşım, nedenin belirlenerek düzeltilmesi veya ortadan kaldırılmasıdır. Neden doğru belirlenemez veya ortadan kaldırılamaz ise sorunun tekrar etmesi hemen hemen kaçınılmazdır. Müzik enstrümanlarının pek çoğunun yapısı planlanır iken sanatçıya yönelik ergonomiden çok müzikalite ön planda tutulmuştur. Bu nedenle maalesef çoğu zaman nedeni ortadan kaldırmak kolay olmamaktadır. Fakat yinede dikkatli bir analiz ve iyi bir planlama ile sorun hafifletilebilir. Genel destekleyici tedaviler veya hastalığa özgün tıbbi yaklaşımlar yaralı olabilmektedir.
Sorunların önlenmesi açısından risk kaynağının belirlenmesi önemlidir. Risk kaynağı büyük bir çoğunlukla enstrüman ile veya bireyin çalma-çalışma alışkanlıkları ile ilgilidir. Enstrümanlarda konusunda eğitimli profesyonel kişilerce yapılacak askı, destek veya ağırlık modifikasyonları sorunları çözebilir. Sanatçının kendisini müziksel aktivitesine bir sporcu gibi hazırlaması belki de uygulanabilecek en etkin korunma yoludur. Enstrümana uygun bir egzersiz şeklinin kararlı ve sürekli uygulanması, uyku, yemek alışkanlıkları ve özel yaşantıya özen gösterilmesi pek çok sorunun belirti vermeden ortadan kaldırılmasında etkili olabilir.
Özetle şu beş hususu belirtmek istiyoruz.
Konservatuara giren bir öğrencinin enstrüman seçiminde onun eğilim, tercih ve yeteneklerinin yanısıra fiziksel özelliklerinin de gözönünde tutulması ve bu konuda ilgili tıp dallarından danışmanlık istenmesi uygun olur.
Düzeyi ne olur ise olsun enstrümantal müzik ile igilenen bireylerin, temel anatomi, fizyoloji ve lokomosyon kavramlarına sahip olmaları müzik performanslarını olumlu yönde etkileyecektir.
Genel anlamda müzik performansının ve özel anlamda konser performansının artırılması için bu konudan deneyimli “antrenörlere” gereksinim vardır.
Müzik ile ilgili sorunlarda özellikle riskli olabilecek iki dönem, öğrenciliğin ve meslek hayatının sonuna yakın dönemlerdir.
Müzisyenlerin sağlık sorunlarına yönelik hizmet veren kuruluşlarda mültidisipliner bir organizasyona yönelmek yararlı olacaktır.
* Müzisyen Sağlığı Günleri-I,
11-12 Mart 2005,
Yıldız Teknik Üniversitesi, İst.
Ülkemizde gerek amatör bir uğraşı olarak ve gerek bir profesyonel yaşam tarzı olarak müziğe duyulan ilgi giderek artmaktadır. Özellikle profesyonel müzik uğraşısı yaşamın ilk yıllarından itibaren hız, mükemmellik ve dayanıklılık gerektirmesi nedeni ile pek çok meslekten farklılıklar gösterir. Müzisyenlerin önemli bir kısmı meslek yaşantıları boyunca kas-iskelet sistemine ait sorunlar ile karşılaşır. Bu sorunlar kas-tendon ünitelerini, eklemleri ve periferik sinirleri etkileyen, çoğunlukla kronik süreçlerdir.
Müzisyenler, yaşamları boyunca doğrudan mesleklerinin yol açtığı veya müzisyenlik ile ilişkili olabilen el bileği ve el sorunları ile karşılaşabilecekleri gibi kimi zaman da meslekleri ile ilişkili olmayan el sorunları ile karşılaşabilirler. Bu noktada müzisyenlik mesleği ve el sorunları arasındaki ilişkiyi açık olarak tanımlamak gereği ortaya çıkıyor.
Müzisyen hastalığı, bir bireyin müzik uğraşısı sırasında karşılaştığı etkenler ile nedensel bir ilişki sonucunda oluşan hastalık ve sorunlar olarak tanımlanabilir. Keman sanatçılarında başka gösterilebilir bir neden olmadan oluşan lateral epikondilit veya vurmalılar ile oluşan vibrasyona bağlı periferik nöropati müzisyen hastalığı için örnek olabilir.
Müzisyenlik ile ilişkili hastalık, oluşumunda birden fazla unsurun ve bu arada müzik uğraşısının da rol oynadığı hastalık veya sorunlar olarak tanımlanabilir. Viyolonsel veya keman sanatçılarında gelişen kübital tünel veya piyanistlerde gelişen karpal tünel sendromları bu grup için örnek olarak verilebilir.
Müzisyenlik ile ilişkisiz el ve elbileği sorunları, günlük yaşamda, müzik uğraşısından bağımsız olarak oluşan sorunlardır. Sıkça rastlanan ev kazaları veya distal radyus kırıkları bu grup için bir örnek olarak verilebilir.
Daha net olarak tanımlamak gerekir ise müzisyenlerde el hastalığı, müzisyenin enstrümanına bağlı olarak tekrarlayan bir nedenle veya enstrümanın kullanım koşullarına göre uğradığı çoğunlukla süreklilik arzeden hastalık, yaralanma veya sakatlanma halleridir. Bu sorunlar esas olarak sık değildir. Oluşmaları için uzun süreli bir etkilenme olması gereklidir. Çoğunlukla sürekli, nadiren geçicidirler. Başka bir özellikleri de “arandığı zaman bulunabilir” olmalarıdır. Bu son ifade ile kastedileni biraz açıklayalım. Bir konservatuarda veya orkestrada herhangibir enstrüman ile doğrudan ilgili olduğu düşünülen bir soruna rastlandığı zaman diğer öğrenciler veya orkestra elemenları incelenir ise, kimilerinde sorunun bireyi etkileği fakat belirtisinin olmadığını; kimilerinde ise belirtinin oluşmuş olmasına rağmen etkilenen bireyin tıbbi yardım için başvurmadığı görülebilir. Bu durum ilgili enstrümanın fiziksel yapısı ile veya ideal olmayan çalma teknikleri ile bağlantılı olabilir.
Müzisyenlerde karşılaşılan el ve elbileği sorunlarının meslek ile bağlantısının araştırılması tıbbi olduğu kadar hukuki bir boyutu da ortaya çıkartmaktadır. Eğer bir tıbbi sorunun meslek ile olan doğrudan veya dolaylı bağlantısı belirlenir ise bu durumda müzik eğitimi yapan kurum ve kuruluşları veya orkestralar gibi müzik iş verenlerini ilgilendiren hukuki bir boyut ortaya çıkar. Akla gelen bazı sorular şunlardır:
Çoğunlukla uzun sürebilecek tedavi masrafları ne şekilde karşılanmalıdır?
Eğer sürekli bir iş göremezlik veya düşük performans hali oluşur ise müzisyen ne şekilde sigortalanacaktır?
Diğer meslek dalları için hukuki anlamda belirlenen % çalışma gücü kayıpları müzisyenlik mesleği için ne derece geçerlidir? Örneğin bir parmağın MP eklem düzeyinden kaybı yasal olarak tüm vücuda göre %7 lik bir iş gücü kaybına neden olur iken bir müzisyen için bu en azından üst düzey müzik performansının tamamen kaybı sayılabilir.
Müzisyenlerin meslek hastalıklarında “latent dönem” süresini tanımlamak gereklidir. Örneğin yeni mezun olan bir müzisyenin bir orkestrada çalışmaya başladıktan 3 ay sonra ortaya çıkan sorunu eğitim yılarından mı yoksa 3 aylık orkestra deneyiminden mi kaynaklanmaktadır? Bu durumda oluşacak tedavi giderlerini orkestra mı yoksa konservatuar mı karşılamalıdır?
Bu yönleri ile sanatçı, sporcu ve cerrahların mesleki sorunları temelde büyük benzerlikler göstermektedir.
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi Ve Travmatoloji Anabilim Dalı El Cerrahisi Ünitesi’nde, üniversitemizin Devlet Konservatuarı’nın öğrenci ve öğretim üyelerini, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, Ankara Devlet Opera ve Balesi ve Bilkent Orkestrası üyelerini ve amatör olarak enstrümantal müzik ile uğraşan kişileri çeşitli el sorunları nedeni ile görmekteyiz. Bu deneyim içinde gitar, keman, viyolonsel, vurmalı çalgılar ve piyano en sık sorunların en sık yaşandığı enstrümanlardır. Tetik parmak, FCR ve FCU insersiyonel tendinopatileri, psitriquetral sendrom, kübital tünel sendromu, lateral epikondilit, fırlatıcı dirseği-olecranon impingement ve trapeziometacarpal eklem sorunları başta gelen müzisyen sorunları olarak dikkati çekmektedir.
El ile ilgili yakınmalar ile başvuran müzisyenlerde klinik değerlendirmede kişinin fiziksel özelliklerini incelemek gerekir. Minyon yapılı bir hanım kemancı ile hemen hemen aynı boyutlarda bir enstrümanı çalan 1.90 lık bir erkeğin karşılaşabileceği sorunlar çok farklı olabilir. Aynı şekilde piyano öğrencisi olan bir çocukta genel eklem laksitesi müzik performansını önemli ölçüde etkileyebilir.
Enstrümanın genel fiziksel özelliklerinin bilinmesi klinik değerlendirme açısından önemlidir. Örneğin bas klarinet ile viyolonsel birbirlerinden çok farklı kas-iskelet sistemi sorunlarına zemin hazırlar. Aynı şekilde gitar ve piyano da birbirlerinden farklı sorunlara neden olabilmektedir.
Sanatçının enstrümanının özgün özellikleri araştırılmalıdır. Pek çok sorunun çözümü, enstrümanların yapılarındaki küçük ve önemsiz gibi görünebilen ayrıntılarda gizlidir. Viyolonsel pikinin uzunluğu veya arşenin ağırlığı ve tutuluş şekli gibi. Üretim yerleri farklı bazı enstrümanların kimilerinde aynı iş için metaller kullanılır iken bazılarında daha hafif olan kompozitler kullanılmaktadır.
Sorunun oluştuğu dönem öncesinde aynı sınıf entrümanda bir değişiklik yapılıp yapılmadığı veya başka sınıftan bir enstrümanın kullanılıp kullanılmadığı öğrenilmelidir. Esasen keman sanatçısı olan bir birey mandolin ile uğraşır ise kompanse edilebilen bir sorun dekompanse olabilir.
Sanatçının oluşabilecek sorunlar için herhangi bir koruyucu önlem uygulama yoluna gidip gitmediği öğrenilmelidir. Bu gibi davranışlar ek sorunlara yol açabileceği gibi başka sanatçılar için yararlı olabilecek çözümleri de içerebilir. El yakınması ile başvuran bas klarinet sanatçısı bir hastamız, tetkik amacı ile elde ettiğimiz filimin malzemesini enstrumanına bir destek olarak kullanıp başparmağındaki bir sorunu hafifletebilmişti.
Çalışma temposu ile hastalık belirtileri arasındaki ilişkinin öğrenilmesi önem taşır. Yoğun konser dönemlerinde orkestralarda çok sayıda müzisyeni aynı anda etkileyebilen farkı sorunlar oluşabilmekte ve işten kalma nedeni ile elemen sıkıntıları yaşanabilmektedir.
Benzeri yakınması olan başka müzisyenlerin varlığı sorgulanmalıdır. Bunun iki yararı olacaktır. Birincisi sorunun kişiye bağlı bir neden ile mi ortaya çıktığı yoksa orkestrada genel bir sıkıntıyı mı yansıttığı anlaşılabilir. Diğer yandan eğer yakınması olan başka müzisyenler var ise bu kişilerde sorunlar büyümeden koruyucu önlemler alınması yoluna gidilebilir.
Pek çok müzisyenin çok farklı merak ve uğraşıları olduğu malumdur. Bahçe, motosiklet, trekking, dağcılık, dalıcılık ve kayak gibi meraklar, müzik dışı nedenler ile el sorunlarına neden olabilecek potansiyeldedir.
Klinik tanıya yardımcı olarak çok başvurulan yöntemler arasında direkt radyolojik incelemeler, ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans görüntüleme sayılabilir. Periferik sinir sorunlarının değerlendirilmesinde deneyimli kişilerce yapılan elektrofizyolojik testler de yolgösterici olabilmektedir.
Müzisyenlerin el sorunlarının tedavisinde en köklü yaklaşım, nedenin belirlenerek düzeltilmesi veya ortadan kaldırılmasıdır. Neden doğru belirlenemez veya ortadan kaldırılamaz ise sorunun tekrar etmesi hemen hemen kaçınılmazdır. Müzik enstrümanlarının pek çoğunun yapısı planlanır iken sanatçıya yönelik ergonomiden çok müzikalite ön planda tutulmuştur. Bu nedenle maalesef çoğu zaman nedeni ortadan kaldırmak kolay olmamaktadır. Fakat yinede dikkatli bir analiz ve iyi bir planlama ile sorun hafifletilebilir. Genel destekleyici tedaviler veya hastalığa özgün tıbbi yaklaşımlar yaralı olabilmektedir.
Sorunların önlenmesi açısından risk kaynağının belirlenmesi önemlidir. Risk kaynağı büyük bir çoğunlukla enstrüman ile veya bireyin çalma-çalışma alışkanlıkları ile ilgilidir. Enstrümanlarda konusunda eğitimli profesyonel kişilerce yapılacak askı, destek veya ağırlık modifikasyonları sorunları çözebilir. Sanatçının kendisini müziksel aktivitesine bir sporcu gibi hazırlaması belki de uygulanabilecek en etkin korunma yoludur. Enstrümana uygun bir egzersiz şeklinin kararlı ve sürekli uygulanması, uyku, yemek alışkanlıkları ve özel yaşantıya özen gösterilmesi pek çok sorunun belirti vermeden ortadan kaldırılmasında etkili olabilir.
Özetle şu beş hususu belirtmek istiyoruz.
Konservatuara giren bir öğrencinin enstrüman seçiminde onun eğilim, tercih ve yeteneklerinin yanısıra fiziksel özelliklerinin de gözönünde tutulması ve bu konuda ilgili tıp dallarından danışmanlık istenmesi uygun olur.
Düzeyi ne olur ise olsun enstrümantal müzik ile igilenen bireylerin, temel anatomi, fizyoloji ve lokomosyon kavramlarına sahip olmaları müzik performanslarını olumlu yönde etkileyecektir.
Genel anlamda müzik performansının ve özel anlamda konser performansının artırılması için bu konudan deneyimli “antrenörlere” gereksinim vardır.
Müzik ile ilgili sorunlarda özellikle riskli olabilecek iki dönem, öğrenciliğin ve meslek hayatının sonuna yakın dönemlerdir.
Müzisyenlerin sağlık sorunlarına yönelik hizmet veren kuruluşlarda mültidisipliner bir organizasyona yönelmek yararlı olacaktır.
Yorumlar