yazıyı paylaştığı için "nüAns" öğRetmene teşekkürler...
Başlangıç piyano eğitiminin temel amacı, öğrencinin ileride gereksinim duyacağı piyanistik gelişimine temel oluşturacak kaliteli altyapıyı sağlamaktır. Bu eğitim, öğrencinin kişisel gelişiminde de, duygusal bileşenlerinin derinleştirilmesi ve terbiye edilmesi, sanatsal yönlerinin gelişmesi, motor becerilerinin artması gibi çok yönlü ve olumlu etkiler yaratır.
Günümüz pedagoji anlayışlarının genel yaklaşımı, başlangıç piyano eğitiminin bilimsel bir süreç olduğu ve bu süreçte bilimsel yöntemlerden yararlanılması gerektiği üzerinedir. Artık, merkezi sinir sistemi ve bunun fonksiyonlarının önemi daha iyi bilinmektedir. Pek çok ülkede piyano eğitimcileri, bu konuda uzmanlaşmış okullardan ya da bu iş için hazırlanmış kurslardan geçmek zorundadır.
Çalgı pedagojisinin en temel sorunlarından biri, müziksel ve teknik ders bölümlerini dengelemektir. Bu, eskiden beri gelen bir sorundur. Eskiden, farklı iki eğilim vardı: bu internet sitesinin “piyano eğitimi tarihi” kısmında detaylı olarak inceleyebileceğiniz üzere, eğitimin ilk ekollerinde, teknik gelişme çok ön plandaydı, müzikalitenin, kişinin içinden geldiği kabul edilirdi. Bu görüşe karşı olarak da, maksimum müzikalite ve müziksel düş gücünün teknik problemleri kendiliğinden bertaraf edeceği görüşü savunuldu. Her iki görüş de, gelişme için önemli ve haklıdır. Çalışmada sıradışı görüşler kabullenmek yerine, bir denge sağlamak daha doğru olabilir.
Bir diğer önemli sorun, dersleri çocuklar için çekici hale getirmektir.
Günümüzde, dünya çapında kabul gören, “işitsel yöntemlerin” kullanımı ve çocuklar için başlangıç yaşının 4-6 arası olduğudur. Öğretim malzemesi melodik ve ritmik tekerlemeler, halk şarkıları, çocuk melodileri gibi materyallere dayanmaktadır. (Ancak bu konu, Türk piyano eğitim sisteminde, olması gerektiği gibi kullanılamamaktadır). Küçük eğitim bestelerinde bile, kalite ve çeşitlilik önemli olmalıdır. Repertuvar seçimi sadece teknik öğelere göre değil, müzikal öğelere göre de yapılmalıdır.
İlk dersten itibaren öğrenci, müzikal cümlelerin ve ifadelerin mantığını anlamaya yönlendirilmelidir. Tanıştıkları her yenilik, onlara, sadece mekanik yorum getirmemelidir. Pratik çalışmada her yeni konu, basit bir doğaçlamayla, sorulan bir müzik bilmecesiyle, grafik gösterimle pekiştirilmelidir.
Piyano başlangıç eğitimini üç ana bölümde inceleyelim:
1. Öğrencinin Piyanoyla Müziksel Gelişimi: Entonasyon ve ritmik alıştırmalar, müziksel hafıza gelişimi ve kaliteli piyano tonu elde etme .
2. Piyano Çalma Tekniği: Bu konu tonu ve hafızayı kapsamakla kalmaz, aynı zamanda hareketsel temel teknikleri ve bu tekniklerle bütün vücudun aktivitesini de kapsar. Çocukların elini beş parmak pozisyonunda sabitlemiyoruz – kolu tamamen kullanarak, serbest hareketlerle parmak ucundan güzel ton çıkmasını sağlıyoruz. Her bir parmakla portamento, ardından gruplama, diğer tuşelemeler ve sonraki aşamalar geliyor. En başından beri çocuk, piyanonun tamamında çalar – tüm siyah ve beyaz tuşlarda. Farklı tonlara transpoze yapılır.
3. Notadan Çalma: Bu konu da önceki ikisiyle beraber düşünülmeli ve çocuk en başından itibaren notadan çalmaya hazırlanmalıdır. Daha sonra, kağıtta gördüğü nota onun işitmesine yol açmalıdır. Dolayısıyla notalar, piyanodaki tuşları değil, sesleri ifade etmelidir.
Ünlü Rus pedagogu A.D. Alexejev, kendi kitabında bu konuyu ve piyano eğitim yöntemlerindeki yanlışları çok güzel açıklamaktadır:
“En büyük yanlış, öğrenciyi, müzikal temel vermeden, en başta notalarla tanıştırmaktır. Bu durumda öğrenciler müziksel anlamları kavrayamamaktadırlar. Tona ve sanatsal kaliteye önem verilmemektedir.”
Başlangıç Öğrencisinin Piyano Dersinde Psikoloji ve Pedagoji Bilgilerinin Pratik Uygulamaları:
Polonyalı pedagog Markiewiczova’ya göre, başlangıç piyano derslerinin en önemli iki kişiliği olan öğretmen ve öğrenci, farklı karakterlerdedir. Öğretmen, kişiliği oturmuş, sabit bir uzmandır. Öğrenci ise, tüm olayın etrafında döndüğü kişiliktir, karakteri ve psikolojisi, kişiden kişiye ve zamandan zamana göre değişir. Her bir öğrencinin karakteri ve psikolojisine bağlı olarak, farklı öğretim yöntemleri kullanılmalıdır.
Başlangıç öğretmeni, ders süresince çocukla ilişki kurmak ve bu ilişkiye dayanmak zorundadır. Eğer bu öğretmen, çocuğun ilk öğretmeniyse, bu gereklilik daha da büyük önem kazanır. Bu nedenle, sadece iyi piyanist olmak ya da psikoloji bilgilerine hakim olmak yetmez, ayrıca pedagojik kabiliyet ve geniş bir ufuk da gereklidir. Güçlü karakter, geniş kültür, insan ilişkilerinde iyi olmak ve çocuklarla sağlam ilişkiler kurabilmek, çok önemli mesleki zorunluluklardır. Bütün öğrenciler mükemmel piyanist olmak zorunda değildirler. Müzikle daha yakın ilişki kurmaları, zevk almaları ve yaptıkları aktiviteden memnun olmaları, genel amaç olmalıdır.
En baştan itibaren öğretmen ile öğrenci arasında arkadaşça bir bağ kurulmalı ve yakın duygulara ve düzene dayalı ilişki sağlanmalıdır. Başlangıçtaki inatçılıklar, öğretmenin arkadaşça yaklaşımlarıyla atlatılabilir. Hiçbir zaman çocuklarla ilişki katı olmamalı, onlra karşı sert tutum alınmamalıdır. Öğrenciye müzik dışında, pozitif karakter özellikleri kazandırmak da, amaçlarımızdan biri olmalıdır.
Piyano eğitiminin başlangıcında çocukların karakteri çok işlenebilir durumdadır. Yetersizlikleri (ve eksiklikleri) vardır ki bunları aşabiliriz; bunun yanında etkileyici karakteristik özellikleri de vardır ki bu nedenle öğretmenin, öğrencinin karakterini anlaması çok önemlidir.
Öğretmenler bazen gereksiz bir acele içindedirler ve çocuğun gereksinim duyduğu zamanı ona sağlamakta cimri davranırlar. Derse sıklıkla zor öğeler getirdiğimizde, öğretmene ve öğrenciye fazladan efor sarfettiririz ve “genel” ilerlemeyi yavaşlatırız. Süratli gelişmeyi genellikle yetenekli öğrenciler gösterebilir. Bestenin çok detaylı çalışılması ilgi kaybına neden olabilir. O eserin çalışılmasında amaçlanan seçilmiş öğe tam oturmuyorsa, bu durumda daha geniş repertuvarla çalışmak ve ısrar etmeyerek bu öğeyi başka eser ya da etütte öğretmeye devam etmek daha doğru olur. Çocuklara kapasitelerini zorlayan ödevler verildiğinde, genellikle tatlarını kaybederler ve korkarlar. Yetenekli bir öğrenci, bu zor ödevleri başarabilir, ama zamanla yarış atı durumuna düşüp piyanodan ve müzikten soğuyabilir. Bunu önleyebilecek tek şey, anlayışlı öğretmenin doğru repertuvar seçimidir.
Doğru repertuvar seçimi zaman, çalışma ve tecrübe isteyen bir iştir. Öğrencinin ilgisini çeken bestelere sıklıkla yer verilmelidir. Ayrıca, öğretmenin, öğrencisinin sınırlarını keşfetmek için repertuvarında çeşitlilik yaratması da anlayışla karşılanmalıdır.
Piyano eğitimi, büyük istek, sabır ve disiplin gerektirir. Bütün eğitim süresi boyunca bunları elde etmek zorundayız; bununla beraber, bunları garanti eden bir yöntem de bulunmamaktadır. Bu eğitimden onların en büyük kazancı, müziğin ve piyano çalmanın heyecanıdır. Piyano dersleri çocuklar için ilginç olmalı, onların yaratıcı aktivitelerini ve düş güçlerini geliştirmelidir. Öğretmenin rolü sadece teknik becerileri geliştirmekle sınırlandırılamaz.
Teknik gelişim çocuklara ilginç gelmelidir. Tekniğin çok ön planda olduğu eski zamanlarda, aynı alıştırmaların sürekli mekanik olarak tekrarı öğrencide hissetme kaybına neden olmaktaydı. Bu, günümüz piyano pedagojisinin teknik çalışmaya önem vermediği anlamına gelmez. Çabuk, derin ve yaratıcı alışkanlıklar için, piyano çalmanın temel teknikleri gereklidir. Bununla beraber, teknik çalışmanın yöntemi ve motivasyonu değişmiştir. Öğrenciler müziksel içeriği anlamalı, alıştırmanın öğrettiğini kavramalı ve teknik zorlukların üstesinden gelmeyi başarmalıdırlar.
Müziği sadece hissetmek yetmez, onu anlamak da gereklidir. Eskiden bu anlayışın, yaşı daha büyük olan öğrenciler için geçerli olduğu düşünülürdü ve malesef geç kalınırdı. Bu yüzden öğretmen, öğrencilerinin sadece duygularla çalmasını değil, öğretilmiş -çalışılmış bilgilerle “anlayarak” çalmasını da sağlamalıdır. Piyano dersi öğretmenin pasif önerileri ve istekleriyle geçemez. Diyalog olmalı, ortak yaratıcı süreçten geçilmeli, böylece her iki tarafa da güzel şeyler vermelidir. Ders diyalogları sadece sözcüklerle değil, öğretmen ve öğrencinin piyano çalışıyla da olmalıdır. Öğrenciye müzikal sorular, açıklamalar ve bilmeceler sunmalıyız. Onların kendi başlarına müziksel gizleri ortaya çıkartmalarını sağlamalıyız. Evde ödevler yapılırken öğrenci yaptığı hataları kendi başına duyabilmelidir. Her türlü durumda öğrencinin kendi fikirlerini açıklamasına izin verilmelidir.
Ülkemizde çocuklar genellikle 6-8 yaşları arasında piyanoya başlıyorlar. Dünyada, son çeyrek yüzyılda, ülkemizde de son birkaç yılda, okul öncesi eğitime yönelik bir eğilim mevcuttur. Bu, dört yaşından itibaren olmaktadır. Dört ile sekiz yaş arasında çocuklar çok hızlı gelişirler, o yüzden aynı yöntem ve materyalleri kullanmak doğru olmaz. Bizim için çocuk psikolojisine uygun çalışmak çok önemlidir. Öğretmen, çocuğun sadece müziksel değil, zihinsel ve bedensel gelişmesine de önem vermelidir. Okul öncesi çağın önemli avantajları vardır. Öncelikle çocuğun okul için yapması gereken zorunlulukları ve ödevleri yoktur. Piyano dersleri onun için yeni bir zorunluluk gibi gelmeyecektir.
Farklı zihinsel, fiziksel, psikolojik düzeylere saygı duymalıyız. Okul çağı çocuklara notalar, şemalar gibi kavramsal materyaller gösterirken, okul öncesi öğrencilere, hafızasını kullanarak eğitim yapmak daha iyidir. Okul çağı çocuklara genellikle hatayı düzeltmek için söylemek yeterli olurken, okul öncesi çocuk, öğretmeni taklit etmek ve defalarca tekrar etmek gereksinimi duyar; başka türlü yaptığı hatalar kalıcı olabilir. Okul çağındaki çocuk bestenin duygusal karakterini (üzgün, neşeli vs) sözcüklerle ifade edebilirken, okul öncesi çocuk aynı tepkileri veremeyebilir.
Piyanoya başlangıç pek çok farklı öğeden oluşur – müziksel işitme, hissetme, piyano çalmanın teknik becerileri gibi. Öğretmen, her bireye uygun programı çeşitlilikle hazırlamalıdır. Uygulanan program, derste, çocuğun yorulmasına olanak tanımamalıdır, çünkü, çocukların sorunu fiziksel yorgunluk değil, dikkat verememedir. Eğer dikkatin dağıldığı hissedilirse, farklı bir aktiviteye geçilmelidir. Okul öncesi dersler de çok uzun olamaz, örneğin Rus yöntemine göre, en fazla 45 dakika olabilir – o da, ders hoşlarına giderse…
Çocuklar harekete açtır. Derste onların hareketsel aktivitelerini ortaya çıkaracak durumlar olmalıdır. Öğrenci oturur, kalkar, hareketli alıştırmalar yapar ama bunların hepsi dersle bağlantılı olmalıdır. Pasiflik, işin temposunu yavaşlatır ve dikkat toplamak için fazladan zaman kaybedilmesine neden olur. Çocuklar sistemli çalışmayı alışkanlık haline getirmelidirler. Bu, evde tek başına öğrenilmez, derste gösterilmelidir ki, en azından bazen hatırlayabilsinler.
İlk dersten itibaren öğrencinin, çalgıyla duygusal bir bağ kurması için çalışılmalıdır. Okul öncesi çocuklar için piyano, en popüler oyuncak haline gelmelidir, ancak öğrencinin, bu oyuncağı ciddiye alması da sağlanmalıdır. Okul çocuğu için ise, hergün ona zaman ayırabilen, onunla çok şey paylaşabilen iyi bir arkadaş olmalıdır piyano.
Her öğretmen öğrenciyi takdir etmenin / ödüllendirmenin önemini bilir. İyi yapılmış iş sadece sözle değil, aynı zamanda, müzikle de ödüllendirilmelidir. Örneğin öğrenci, iyi yapılmış bir çalışmadan / ödevden sonra, ödül olarak güzel bir beste çalmaya hak kazanabilir, öğretmeniyle dört el çalabilir, doğaçlama yapılabilir.
Piyano dersleri için velilerin yardımı ve ortak çalışması çok önemlidir. Öğretmen daha ilk dersten onlarla konuşarak temel konular hakkında bilgi vermelidir; ayrıca, okul çağındaki çocukların ev ödevi konusunu aileyle birlikte hazırlamalıdır. Evde, sistemli şekilde çalışmaya başlamak zorunlu olmalıdır, ancak bitirmek saate bağlanmamalıdır. Sadece programda yazıyor diye çocuklar bir on dakika daha neden çalmak zorunda olsunlar? Eğer istek duymazlarsa, kalite de olmaz.
Velilerin kaliteli müzik aracılığıyla çocuklarıyla kontak kurmaları çok önemlidir. Evde çaldıkları müzikler, onlar için sadece bir ödevden ibaretken, iyi icra edilirlerse, zevk haline gelebilirler. Evde, en azından kısa sürelerle de olsa, seçilmiş kaliteli müzik dinlenmelidir – aileyle müzikli tiyatrolara, konserlere gidilmelidir. Ancak, dikkat edilmesi gereken bir nokta, öğretmenin, velilerle konuşurken dikkatli olması, yardıma çağırırken otorite krizi yaratmamasıdır.
İlk derse, diğer derslerden daha fazla önem göstermek gereklidir. Büyük olasılıkla veliler, çocuklarını nasıl davranmaları gerektiği konusunda uyarmışlardır – bu da, başlangıçta sıkıcı bir atmosfere yol açabilir. Öğretmen, aksine, iyi bir atmosfer yaratmalıdır; ilginç birşeyler gösterebilir, piyano çalabilir, öğrenciyle iyi bir ilişki kuracağına inandırabilir, okuldan, onların okul arkadaşlarından bahsedebilir. Genelde çocukların büyük çoğunluğuyla hızlı bir ilişki kurulur ve onlara hemen birşeyler öğretmek mümkün olur. İlk derste, zor olmayan ev ödevi verilmelidir.
Modern eğitimcilik bize çok katı yöntemler kullanmamamızı, olaylara, kapasite ve karaktere göre değişik yöntemler izlememizi söylüyor. Okul öncesi çocuklarla yapılan dersler farklı kısa bölümlerden oluşmalıdır. Bir örnek verecek olursak:
• Çalışma için gerekli ruh halini oluşturmak
• Çalgıya ilgi uyandıracak bilmece
• Öğrenci, aynı şekilde tekrar eden bir ritim kalıbını çalarken, öğretmen, güzel müzikal fikirlerle ona eşlik eder.
• Müzikalite ve düş gücü geliştirme alıştırması
• Yeni şeyler göstermek ve ev ödevi hakkında açıklamada bulunmak
• Müziksel formların grafiksel gösterimi
• Eski ödevin tekrarı
• Dersin değerlendirilmesi
Okul öncesi çocuklarla yapılan derslerde dikkat edilmesi gereken diğer noktalara da değinelim. Önemli konuları sık sık tekrar etmek ve doğru anlaşılıp anlaşılmadığını kontrol etmek gerekmektedir. Söylediklerinden ya da yaptıklarından, onun, anlatılanı gerçekten anladığına ikna olmalıyız. Çocuk anladığını zanneder, ama kendi doğru bildiğini anlamış olabilir – kontrol etmeliyiz.
Ev ödevi büyük olmamalıdır ve öğrenci tarafından iyice anlaşılmalıdır. Eğer bundan emin olmazsak vermemeliyiz. Ödev kontrol edilirken, genelde, öğretmenlerin eğilimi, sabretmemek ve sürekli düzeltmek yönündedir ve bu kesinlikle yanlıştır. Eğer ödev, sonuna kadar hazırlanmışsa, mutlaka sonuna kadar dinlemeliyiz. Tamamını dinledikten sonra önce pozitif noktaları belirtmeliyiz. Problemleri de kesintisiz sıralamamalı, birer birer ele almalıyız.
Başlangıç düzeyinde olanlar için her derste “müziğin güzelliği” için bir bölüm ayırmak gereklidir, burada öğretmen, kendi müzik aşkını onlara aşılamaya gayret etmelidir. Duyguları müziğe, müziği duygulara çevirmeyi öğretmek, önemli bir amaç olmalıdır.
ÖĞRENCİNİN MÜZİKALİTESİNİ GELİŞTİRME
Öğrencinin müzikalitesini geliştirmek birincil amaçtır. Çocuklar öncelikle yaşamak, (tecrübe etmek), sonra öğrenmek isterler. Çocuklara müziği öğretmenin ve yorumlatmanın yolu da, iyi bir işitmeden geçer.
Kulak alıştırmalarını seçerken en temel özellikleri kapsamalarına özen göstermeliyiz. Eğer öğrencinin müzik temeli varsa, en basit alıştırmaları vermemeliyiz, bunların üstünden kısaca geçmeliyiz. Öğrenci için, çalgıdan çıkartacağı kaliteli ton, çok önemlidir. İşitsel kontrol olmadan, mekanik çalma yoluna gidilmemelidir.
Müzikaliteyi geliştirmenin önemli adımlarından birisi, ritmik okumayı geliştirmektir. Başlangıçta metrik-ritmik sorunlar ciddidir. Onlara en çok yardım edecek olan ise, sözcüklerdir. Görüntüye dayalı örnekler ve yürüyüş de kullanılabilir. Mekanik sayma yerine, dil bağlantılarını kullanabileceğimiz, çocuk tekerlemeleri ve benzeri kalıplar kullanmalıdır. Doğru ritimli metinler çocuklara daha kolay ulaşabilir. Metrik his oluştuktan sonra, sayıma geçilebilir.
Önemli bir konu da müziksel hafızadır. Çocuğun ezber yapması motive edilmelidir. Çocuklar, duyduklarını tam olarak realize etmelidirler. Yapılan analizler, kuru ve aşırı teorik değil, tarih boyunca yapıldığı gibi “güzel çalış” üstünden yapılmalıdır. Kuru bir takım ifadelerle müzik anlatılamaz – incelenemez. Okul öncesi çocukların öğrenmekten zevk aldığı ve problemsiz başardıkları şeyler arasında, aralıklar, akorlar (transpoze edilen – seçilmiş), tekrar edilen ya da transpoze edilen formları duymak, müziksel cümleyi kavramak, nüansları şarkıya ya da besteciğe uygulamak, formları fark edebilmek, farklı artikülasyonları yapmak sayılabilir, ancak bunlar, öğretmeniyle beraber ve onun yardımıyla gerçekleşebilir. Müziğin mantıksal düşüncesi olmadan, sadece mekanik-teknik tehlikelidir. Bu şekilde kaliteli ezber, daha iyi düş gücü, konsantrasyon ve yorum sağlanabilir. Bu, teknik ilerlemeyi de hızlandırır.
Öğrencinin müzikalitesini geliştirmek için üç ana başlıkta açıklamalar verelim:
I) Müzikte Zamanlama
1. Vuruş – müziğin nabız atışı
2. Ritm
3. Tempo
II) Piyano Tonunun Yüksekliği, Gücü ve Rengi
1. Entonasyon – melodi, aralıklar, akorlar
2. Tonun kalitesi ve karakteri, dinamikler, pedal
3. Transpozisyon
III) Müziksel Fantezi ve Düş gücü Gelişimi
1. Müziksel fantezi gelişimi, doğaçlama
2. Temel elementlerle armoni, çokseslilik ve form çalışması
3. İçsel işitme ve müziksel dinleme
4. Dört el çalma ve piyano eşliği
Yorumlar