bir süredir hürriyet gazetesinde yazıLar yazan ahmet hakan 5 mart 2009 tarihinde “Kısa Türkiye tarihi” isimLi yazısında şurada demişti ki:
ESKİDEN...
Arya dinleyen adam kutsanırdı. "Batı medeniyeti" mutlak kabul edilirdi. Batılı zevkler dayatılırdı. O kadar dayatılırdı ki. Klasik Türk Müziği dinlemek bile "kuşku" ile karşılanırdı. Anlayış şuydu: Medeni insan, Batılı zevklere sahip insandır. Sonuçta. Bu bir "tek tip insan" yaratma modeliydi. Ve yaratılmak istenen insan. "Batılı zevklere sahip" insandı.
1950'lerden itibaren.bu anlayışa karşı bir huruç hareketi söz konusu oldu. Batı medeniyetini mutlak kabul edenlere karşı "muhafazakár tepki" oluştu. Muhafazakárlar harekete geçtiler. "Benim kendime özgü zevklerim var" dediler. "Bana zorla arya mı dinleteceksiniz?" dediler. "Kendi öz kültürümüz" dediler. "Yabancılaşmış aydın sorunu"ndan söz ettiler. Yakındılar. İtiraz ettiler. '( ve yazının devamı ====> )
bu yazıya mümtaz idiL "16 mart 2009 tarihinde şurada “Ahmet Hakan'ın Devam Eden Muhafazakârlığı” başLığıyLa karşı bir yazı yazmış. hani müzikLe iLgiLi oLduğu için payLaşayım dedim.
Çok sesli sanat müziği dinlemek, Batılı zevklere özenmekle açıklanamaz. Ahmet Hakan’ın anlamadığı konu bu. Bilmediği bir konudan yola çıkarak, genel çıkarsamalara gitmeye çalışması da talihsizlikle açıklanabilir ancak.
Ahmet Hakan, 5 Mart tarihli köşe yazısına, pek de bilmediği anlaşılan bir olaya dayandırarak başlamış. Eskiden arya dinlemenin kutsandığından söz etmiş, Batılı zevklerin dayatıldığını, Klasik Türk Müziği dinleyenlere kuşkuyla bakıldığını belirterek, “Medeni insan, Batılı zevklere sahip insandır,” diye devam etmiş.
Ahmet Hakan’ın öncelikle bilmesi gereken şu: Bütün müzik enstrümanları, insan sesine yakın ses çıkardığı ölçüde kalıcıdır. Bu nedenle binlerce çalgı, tarihe gömülüp kalmıştır. Bu bir...
İkincisi, çok sesli müzik ile tek sesli müzik arasındaki farkı bilmek gerek. Klasik Türk Müziği de beğenilerek dinlenilir kuşkusuz, ama çok sesli müzik evrensel bir dildir ve tüm müzik türlerinin çok seslilik taşıması, zenginliği ile eşdeğerdir. Bu, yalnızca Batı Sanat Müziği’nde değil, dünyanın her köşesinde geçerli olan bir kuraldır. En çok Avrupa’da yaygın olması, müzik açısından bu ülkelerin daha ileride olduğu anlamına gelir. Bu öykünmek veya “medeni” görünmekten öte, gerekli bir çabadır.
Çok sesli sanat müziği dinlemek, Batılı zevklere özenmekle açıklanamaz. Ahmet Hakan’ın anlamadığı konu bu. Bilmediği bir konudan yola çıkarak, genel çıkarsamalara gitmeye çalışması da talihsizlikle açıklanabilir ancak.
Hegel, “ilkel kulak eşlikli müzikten hoşlanır,” derken, müziğin evrenselliğinden söz ediyor ve müzikteki “ezgi” faktörüne dikkat çekiyordu.
Ahmet Hakan biraz daha kendini rahat hissetse, muhafazakâr tarafını biraz daha serbest bırakabilse, eminim opera ve baleye gitmenin de “Batılı özenti” olduğundan dem vuracaktı.
Eminim. Bu da tehlikeli bir yaklaşım. Kültürü bilmek ayrı şey, özümsemek ayrı.
Küçük bir hatırlatma: Pablo Picasso’nun “sürrealist” resimlerini görüp de, “Bunu ben sol elimle bile yaparım,” diye izleyen bazı “büyüklerimiz” gibi yanılgıya düşmek yerine, Picasso’nun bir de “Mavi Dönem”ine bakıp öyle konuşmak en iyisi gibi geliyor bana.
Yorumlar