Ana içeriğe atla

Kayıtlar

OKUYUP AYIRDIĞIM ÇARPAN YAZILAR etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Makamsal Türk Müziğinde Aralıklar ve Koma Değerleri

Batı müziğinde iki sesin arası iki eşit parçaya bölünmektedir ve arada kalan ses diyez ya da bemol ifadeleriyle tanımlanır. Ancak Türk Müziğinde iki notanın arası her birine koma ismi verdiğimiz 9 eşit parçaya ayrılmaktadır. 1,4,5 ve 8 komanın özel isimleri ve harfleri(rumuz) vardır. Makamları ortaya çıkaracak olan dörtlü ve beşliler oluşturulurken bu isimler ve harflerden yararlanılır.

Tarkovski… sanat…

“ Dünya mükemmel olmadığı için sanat vardır. ” Andrey Tarkovski

SözcükLerde rüzgârLar ne kadar esebiLir?

“Sözcüklerle yaşamın derinliğini vermeye olanak yok. Çünkü sözcüklerde rüzgârlar ne kadar esebilir? Sözcüklerden nasıl bir güneş doğabilir? Sözcükler açık bir pencere önüne büyük yağmur taneleri olarak yağıp, bir insanı derin uykusundan uyandırıp mutlu kılabilir mi? Sözcükler insanın yanında yatan diğer bir insanın yürek çarpışlarını duyurabilir mi?” Tezer Özlü

Maskesiz baLo

  " Birine bir maske ver, sana tüm gerçeği söyLesin! " ( Oscar WiLde )

az izLe çok yaşa !

“İzLeyici ne kadar çok seyrederse, o kadar az yaşar!” “Gösteri, sonuçta uyuma arzusundan başka bir şey ifade etmeyen, zincire vuruLmuş modern topLumun gördüğü kötü düştür. Gösteri, bu uykunun bekçisidir!” Debort, Guy (1996), Gösteri Toplumu, Çev. Ayşen Ekmekçi, Okşan Taşkent, İstanbul, Ayrıntı Yayınları.

Kişiliğiniz yoksa diğerleri hiçtir.

emine öğretmenin bLoğu nda gördüğüm bu aLttaki yazıyı bu ara önüme geLene anLatıyorum. Bari bLoğa da ekLeyeyim dedim. 1982 yılında Gazi Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu'nda okuyan 2.sınıf öğrencileri Türkiye Ekonomisi dersinin hocasının gelmesini bekliyor. Sınıf,öğrencilerin gürültü patırtısıyla sallanırken sert görünüşlü hoca kapıda beliriyor. İçeriye kızgın bir bakış atıp kürsüye geçiyor.  Tebeşirle tahtaya kocaman bir " 1 " rakamı çiziyor. " Bakın " diyor. Bu kişiliktir . Hayatta sahip olabileceğiniz en değerli şey... Sonra " 1 " in yanına bir " 0 " çiziyor: Bu başarıdır . Başarılı bir kişilik " 1 " i ( 10 ) yapar.  Bir " 0 " daha.." Bu tecrübedir ." 10 " iken " 100 " olursunuz.  Sıfırlar böyle uzayıp gidiyor: Yetenek,sevgi,disiplin... Eklenen her yeni " 0 " ın kişiliği 10 kat zenginleştirdiğini anlatıyor hoca.  Sonra eline silgiyi alıp baştaki " 1 " i siliy

Özgürlüğün Resmi

başLığı görünce çoğu kişi gibi benim akLıma da abidin dino geLdi. :)) yok yok o değil bu hikâye… bir çocuk ve babası arasında geçen bir hikâye… Babası İspanya`nın en ağır siyasi cezalarının verildiği bir hapishanede mahkumdu küçük kızın. Fırsat bulduğu her hafta sonu babasını ziyaret için annesiyle birlikte hapishaneye giderdi. Yine bir ziyarete giderken babası için çizdiği resmi yanında götürdü ancak hapishane kurallarına göre özgürlüğü çağrıştıran her türlü şeyin mahkumlara verilmesi yasaktı. Bu sebeple kağıda çizdiği kuş resmini kabul etmemişler ve oracıkta yırtmışlardı... Çok üzülmüştü küçük kız. Babasına söyledi bunu, o da " üzülme kızım, yine çizersin; bu sefer çizdiklerine dikkat edersin olur mu? " dedi. Küçük kız diğer ziyaretinde babasına yeni bir resim çizip götürdü. Bu sefer kuş yerine bir ağaç ve üzerine siyah minik benekler çizmişti. Babası keyifle resme baktı ve sordu: " Hmmm! Ne güzel bir ağaç bu! Üzerindeki benekler ne? Portakal mı? &quo

Gece ile gündüzü nasıl ayırt edersiniz?

Bir bilge kişi, çölde öğrencileri ile otururken " Gece ile gündüzü nasıl ayırt edersiniz? " diye sordu;" Tam olarak ne zaman karanlık başlar, ne zaman ortalık aydınlanır? " Öğrencilerden biri, " Uzaktaki sürüye bakarım " dedi. " Koyunu, keçiden ayıramadığım zaman, akşam olmuş demektir. ” Başka bir öğrenci söz aldı ve " Hocam " dedi. " İncir ağacını, zeytin ağacından ayırdığım zaman, anlarım ki sabah başlamıştır ." Bilge kişi, uzun süre sustu. Öğrenciler meraklandılar ve " Siz ne düşünüyorsunuz hocam? " diye sordular. Bilge kişi bu soruyu şöyle yanıtladı: " Yürürken karşıma bir kadın çıktığında, güzel mi, çirkin mi, siyah mı, beyaz mı diye ayırmadan, ona 'Bacım' diyebildiğimde… Ve yine yürürken önüme çıkan erkeği, zengin mi, yoksul mu diye bakmadan, milletine, ırkına, dinine aldırmadan, kardeşim sayabildiğimde anlarım ki sabah olmuş, aydınlık başlamıştır. "

Binlerce kişi, binlerce ceylanla birlikte semah tuttuk üç gün üç gece, kırkgün, kırkgece..

  (…) Kalktık Horasandan sökün eyledik. Parlar omzumuzda uzun şelfeler. Kurt sürüleri gibi dağıldık dünyaya, yayıldık mağrıptan maşrıka dek. Kırmızı yakut gözlü, uzun boyunlu atlarımızı Sind suyuna, Nil suyuna sürdük. Memleketler, kaleler, şehirler aldık, devletler kurduk. Haran ovasına, Mezopotamyaya, Arabistan çölüne, Anadoluya, Kafkas dağlarına, geniş Rus bozkırlarına, on bin, yüz bin kara çadırla kartallar gibi indik. Uzun, yedi direkli, keçi kılından kara çadırlarımız... Her birinin içi insan hünerinin en büyük, en güzel, en ince renkleri, nakışlarıyla işlenmişti. Ya şelfelerimiz, ya kılıçlarımız, hançerlerimiz fıldişi sapları altın işleme tüfeklerimiz, dibeklerimiz, hırızma, gerdanlık, tepeliklerimiz kilim, keçe, çullarımız... Haran ovasında binlerce kişi ceylanlara karışıp semah döndük. Ulu şahinler gibi. Şölenler tuttuk, kutsal cemler büyüttük... Ulu denizlerden ulu denizlere dalgalarca çalkalandık. O kıyıdan bu kıyıya vurduk. Kaleler, şehirler, memleketler, ırklar, so

veRonika hakLı mı yoksa ?!?

sevdiğim bir kitaptan ( Veronika Ölmek İstiyor / Paulo Coelho ) sevdiğim bir hikâye;… "Çok güçlü bir büyücü, bütün bir ülkeyi yok etmek ister, o ülke halkından herkesin su çektiği bir kuyuya sihirli bir madde atar. Kuyunun suyunu kim içerse delirecektir. Ertesi sabah, herkes kuyudan su çekip içer, hepsi de delirir. Yalnızca kraliyet ailesi, kendilerine ait özel bir kuyudan su çektiklerinden, sihirbaz da o kuyuyu zehirlemeyi beceremediğinden delirmezler. Tabii kral çok kaygılanır, halkının sağlığını ve güvenliğini sağlamak için bir dizi emir verir. Ancak polisler ve müfettişler de halkın içmiş olduğu suyu içmiş olduklarından kralın emirlerini saçma bulurlar, uygulamazlar. Ülkede yaşayanlar kralın emirlerini duyduklarında onun çıldırdığına inanırlar, hep birlikte şatosunun önünde toplanıp tacını ve tahtını bırakması için gösteriler yaparlar. Umutsuzluk içindeki kral tahtından inmeye hazırlanırken kraliçe ona engel olarak der ki; gel biz de o kuyunun suyundan içelim, o zaman b

"Bütün savaşLar sonunda kaybediLir. iki taraf da kaybeder!"

"Bütün savaşlar sonunda kaybedilir. iki taraf da kaybeder!" Trevanian ( Rodney William Whitaker ) / Şibumi “ İsraiL’in fiListin poLitikası, Batı Şeria’da etnik temizlik, Gazze’de soykırımdır. Bu poLitikanın temeli siyonizmdir. Dünyaya ve dahi israiL’LiLere, siyonist ideoLojinin etnik temizliğe vekitLeseL katLiamLara açık çek verdiğini anLatmaLıyız. Bugünkü katLiamı LanetLemek yetmez, onu doğuRan ve siyaseten ve ahLâken meşRuLaştıRan bu ideoLojiyi teşhir etmeLiyiz!” isRaiLLi muhaLiF taRihçi iLan pappe “ meseLe din değiL, siyonizmdiR ! ” isRaiLLi muhaLiF taRihçi iLan pappe “ Nazizm yahudiLiği madden tahRip etti, siyonizm ise manen! ” anti-siyonist haham LeiLebe WiesFisch

AsıL açıkLanması gereken…

“AsıL açıkLanması gereken, neden aç insanın çaLdığı ya da sömürüLen adamın grev yaptığı değiL, neden aç insanLarın çoğunun çaLmadığı ve sömürüLenLerin çoğunun greve gitmediğidir!” WiLheLm Reich

buLanLar arayanLardır, arayanLar buLamaz!

Gülümseyen düşünceden yanayım . Pişmiş kelle gibi değil. Müeddep ve mahzun. Belki hafif hınzırca ama hep arayan. Asık suratlı “ölmeye sözde hazır”, lafını sakınmayan, her sözüyle dünyayı boyayan muhalif olmak için muhalif olma özürünü taşımak istemem. Henüz ölmedim. Demek söyleyeceklerim bitmemiştir. (İşin en eğlenceli yanı da henüz bir şey söylememiş olmamdır. Dostum üzülmesin, zaten ölüyüm.) (…) Gülümseyen düşünce, iletişime hazır düşüncedir. Bunun ardındayım. Herkesle, her zaman değil. Yeri gelince, bazılarıyla muhabbet. Seçiciyim. Gülümseyen düşünce, boyun eğmez düşüncedir. Kavga etmeden. Kavga tebessümünüzün derinliklerindedir. Kavgayı ayağa düşürmediğimiz için ölmekte gecikmişizdir. Zordan yanayızdır. Bundan dolayı anarşist olduğumuzu sanmaktayız. (Bir de sır vereyim: Anarşizmin ne olduğunu da hâlâ bilmiyorum.) Zordan yana demek: Zor kullanmaktan yana demek değil. Zorluk bizi çeker. Zorluk çekiminde muallaktayız. Muallakta oluşumuz şaşkın tavukluğumuzdan değil, iflah ol

Guernica'yı iki metreden seyretmek..

Sabah kahvemi doldurdum. Fincanı masaya koydum.. Uzun uzun seyrettim.. Bu özel bir fincan.. Üzerinde dünyanın en ünlü tablolarından biri var.. En ünlü ve de en tartışmalı.. Guernica!.. Pablo Picasso!.. Madrid'den, Kraliçe Sophia Müzesi'ndeki hediyelik eşya köşesinden aldım fincanı.. Kahvemi yudumlarken, Guernica'ya iki metre mesafeden baktığım dakikaları hatırladım.. Madrid'de bir tek sabahımız vardı, keyfimize göre takılacağımız.. Kafamızda da, müze vardı.. Madrid'de o kadar çok müze var ki gidecek.. Ergun "Kraliçe Sophia'ya gidelim" dedi.. "Çağdaş sanatlar müzesi orası.." Picasso ve Dali'lerin gerçeklerini görme fırsatı.. Ver elini Kraliçe Sophia.. Muhteşem, devasa bir tarihi bina.. 4 kat.. İki katı müze.. İki katı galeri.. Biz sabah saatleri boyunca sadece bir katı dolaşabildik.. Ki ona bile yetmedi aslında.. Dört katın dördünün de hakkını vererek gezmek, dört gün.. Yok yok.. O da yetmez.. Sadece Guernica'nın önünde bir gün, bir ge

Názım Hikmet, Cahit Sıtkı'ya neden kızdı

SÖZCÜKLER dergisinin yeni sayısında, şairlerin birbirine bakışını gösteren, Türk şiiri, eleştirisi açısından dikkate değer bir belge yayımlandı. Aynı sayfada, Cahit Sıtkı Tarancı'nın daktiloya çekilmiş bir şiiri ile, bu şiiri okuduktan sonra Názım Hikmet'in el yazısıyla ona cevap sayılacak şiiri var. Belgeyi Piraye Hanım arşivinde Yeşim Bilge bulmuş ve Sözcükler'e göndermiş. Önce açıklayıcı notu okuyalım: "Yan sayfada gördüğünüz tek yaprakta iki şiir var: Biri, Cahit Sıtkı Tarancı'nın 1947'de yazdığı 'Bir Şey' adlı şiir, o sıralar dergilerde yalnızca birinci bölümü yayımlanabildiği için tamamı daktiloyla yazılıp, şiirin kendisine adandığı Názım Hikmet'e bir dost aracılığıyla elden yollanmış. Názım Hikmet, şiiri okuyunca, 'bir garip kuş', 'otur denmiş oracıkta oturmuş', 'hapislerde çürür' gibi sözlerle, sevgiyle de olsa, bir başkasının kendine acıyarak bakmasından rahatsız olmuş, kendisine yakıştırılan tanımlara kızarak aynı ş

“Halil İbrahim bereketi!”…

eLvitodeLLa’ya… Büyük din ve bilim adamlarından Ulu Arif çelebi anlatıyor : Vaktiyle birbirini çok seven iki kardeş varmış…. Büyüğü Halil. Küçüğü ise İbrahim… Halil, evli çocuklu. İbrahim ise bekârmış… Ortak bir tarlaları varmış iki kardeşin. Ne mahsul çıkarsa, iki pay ederlermiş.. Bununla geçinip giderlermiş. Bir yıl, yine harman yapmışlar buğdayı. İkiye ayırmışlar. İş kalmış taşımaya. Halil, bir teklif yapmış : - İbrahim kardeşim ; Ben gidip çuvalları getireyim. Sen buğdayı bekle. - Peki abi demiş İbrahim… Ve Halil gitmiş çuval getirmeye…. O gidince, düşünmüş İbrahim: - Abim evli, çocuklu. Daha çok buğday lazım onun evine Böyle demiş ve, kendi payından bir miktar atmış onunkine. Az sonra Halil çıkagelmiş. - Haydi İbrahim…! Demiş, önce sen doldur da taşı ambara. - Peki abi…! İbrahim, kendi yığınından bir çuval doldurup düşer yola. O gidince, Halil’i düşünür bu defa: Der ki: - Çok şükür, ben evliyim, kurulu bir düzenim de var. Ama kard

Joaquín Rodrigo'nun Aranjuez'deki mezarı

Joaquín Rodrigo Vidre ( 22 Kasım 1901 — 6 Temmuz 1999 ), klasik müzik bestecisi ve piyano virtüözü. Erken bir yaşta kör olmasına rağmen, büyük başarılar kazandı. Rodrigo'nun, ünlü bestecilerin arasında, klasik gitar çalışmalarının en özel olduğu düşünülür. Rodrigo'nun Gitar Konçertosu olarak da bilinen Concierto de Aranjuez , isimli repertuarı İspanyol müzik ve gitar konçerto arasında önemli sayılır. Valencia , Sagunto 'da doğdu. Difteriye yakalandıktan sonra yaklaşık üç yaşında görme yetisini kaybetti. Sekiz yaşında solfej, piyano ve keman eğitimine başladı. On altı yaşında armoni ve kompozisyon dersleri aldı. Beklenilenin aksine, gitar repertuarları için evrensel bir müzik aleti olarak saygınlık kazanmış, İspanyol gitarlarını hiç bir zaman çok iyi çalamadı. 19 Ocak 1933 'de , Valencia'da, Türk piyanist Victoria Kamhi ile evlendi. 27 Ocak 1941 'de kızları Cecile doğdu. Rodrigo 1999'da, 97 yaşında, Madrid 'de öldü. Kendisinin ve eşinin mezarla

Yaratıcı Drama

Yaratıcı Drama ve Eğitimde Kullanılışı Eğitim, tanımı ve içeriği ile en zor kavramlardan biri. Eğitim alanında da en mükemmele ulaşmak uzun yıllardır insanları hep meşgul ede gelmiştir. Eğitimi insanlarda kalıcı ve istendik yönde bilgi ile donatmak diye tanımlamak yanlış olmaz sanırım. İşte ülkemizde son yıllarda karşımıza cıkmış olsa da dünya gündeminde epey eski bir yeri olan “Yaratıcı Drama “ konusuna değinmek istiyorum. Beni buna iten ise, bu yılki sene sonu mesleki etkinlikler çerçevesinde bize verilen bir seminer oldu. Size aktaracaklarım bu seminer sonunda merak edip derlediğim bilgilerin bir aktarımı olacak. Umarım mesleğe yeni başlayan meslektaşlarıma ve velilere faydalı olur. Yaratıcı Drama; Çıkış noktası olarak, bir davranış, bir kelime, bir cümle veya fikirden yola çıkarak, tiyatro tekniklerini de kullanarak, grup çalışması içinde eski yaşantılarından yararlanarak yeniden çağlandırma eylemidir. Yaratıcı Drama uygulamalarının kendi içinde ve bir bütünlük taşıyan aşamaları va

AHMET KANNECİ / Camiler de klasik müzik konserlerine açılsın

Türkiye’de 2000'li yıllara kadar adını duyan yok denecek kadar azdı. Oysa gitarın büyük ustası Alirio Diaz onu “maestro” diye selamlıyor, Bartok’un yolunda yürüdüğünü söylüyor. Gitar dünyasında, Segovia Yarışması’nda jüri üyesi seçilecek kadar saygın bir müzikçi. 1996’da yayımlanan ilk albümü Anatolian Pieces övgüyle karşılanmıştı. “Virtüöz değilim, sadece gitar çalıyorum” diyen Kanneci’yle o günlerde müziğe bakışını konuşmuştuk. Gitar, ülkemizde en fazla satılan çalgıların başında geliyor. 1980'lerden beri gitar festivaleri düzenleniyor. Konservatuvarlarda gitar sınıfları var. Ama ne hikmetse Türkiye’nin uzun yıllar uluslararası flatforma çıkan müzisyenleri sadece kemancılar ve piyanistler. İrkin Aktüze’nin 1952’de İtalya’da kazandığı ödül sonrasında yıllarca Türk gitarcılarının herhangi bir başarısına rastlanmamıştı. Nihayet İspanya'daki Uluslararası Segovia Yanşması'na jüri üyesi olarak çağrılan, Alirio Diaz gibi virtüözlerden övgü alan, İspanya'dan Arjantin'

“O kadar fazLa eğitimLisin ki, akıLLı oLamazdın!…”

Zeka gerçekten nedir ?... Ben ordudayken, bir çeşit yetenek testine tabi tutulmuştum, normal sonuç olan 100 üzerinden 160 aldığım zaman bölükteki hiçkimse bu skoru daha önce görmediğinden bir iki saat boyunca epey yaygara koptuğunu hatırlıyorum. (bunun mevcut mutfak sorumlusu görevime bir katkısı olmadığını da belirtmem lazım) Bütün hayatım boyunca bu yüksek skor durum böyleydi aslında, durum böyle olunca da durumdan memnuniyetle zeki olduğum hissine kapıldım ve diğer insanların da böyle düşünmelerini bekledim. Gerçekte ise, bu durum aslında sadece belli bir akademik tip sorulara cevap vermede başarılı olduğumu gösterir demek değil mi (hem de aslında benimle aynı entellektüel sınırlara sahip olan insanların hazırladığı sorulara)? Örnek olarak, bir oto tamircim vardı, muhtemelen bu testlerin hiçbirinde 80'den yukarı bir sonuç alamazdı, ve ben de herhalükarda ondan zeki olduğumu kabul ederdim. Buna rağmen ne zaman arabamda bir arıza olsa ona yetiştirir, endişeli birşekilde mot

Klasik Gitar Eğitimi(makele)

GİTAR EĞİTİMİ Yrd. Doç. Ertan Birol Gitar Eğitimine Genel Bakış: Tarih boyunca gitar eğitimi üç unsurdan meydana gelmiştir: Teknik, deşifraj ve repertuar. İleri seviyedeki öğrencilere geçmeden önce yeni başlayanlar için bazı bilgileri vermek yerinde olur. Müziğe kendini kaptırmaya gönüllü olanların ilk bilmesi gereken şey özveridir. Müziği sadece vakit geçirmek veya eğlenmek için yapanların hiç bir zaman sanatlarıyla insanları doyurmaları mümkün olmamış, icralarının karşılığında sadece kuru bir tebessüm ile, ve belki de küçük bir alkışla yetinmek zorunda kalmışlardır. Gitar için özveride bulunmaya hazır kişi ne yazıktır ki pek de fazla değildir. Eğer siz buna hazırsanız ve büyük istek duyuyorsanız yapmanız, daha doğrusu uymanız gereken kurallar vardır. - Kendinize, tam güvenebileceğiniz bir öğretmen bulun. - Öğretmeninizin size tavsiyesi doğrultusunda, günü gününe ve eksiksiz çalışınız. - Sesleri tam duyabilmek için, çalışmaya başlamadan önce telleri tam olarak akortlayınız. - Ödevleri