Batı müziğinde iki sesin arası iki eşit parçaya bölünmektedir ve arada kalan ses diyez ya da bemol ifadeleriyle tanımlanır. Ancak Türk Müziğinde iki notanın arası her birine koma ismi verdiğimiz 9 eşit parçaya ayrılmaktadır. 1,4,5 ve 8 komanın özel isimleri ve harfleri(rumuz) vardır. Makamları ortaya çıkaracak olan dörtlü ve beşliler oluşturulurken bu isimler ve harflerden yararlanılır.
Okuyacağınız kitabın seçimini yapmak, evleneceğiniz eşin seçimini yapmaktan da daha zordur. Eşi boşar etkisinden kurtulursunuz ancak bir insan ömrü boyunca en fazla yirmibin, hadi yirmibeşbin kitap okuyabilir. Fazlasına ömrü yetmez. Oysa dünyada değil yirmibin kitap, bundan çok daha fazla yazar vardır. Yazarı belli olmayan kitaplar artı..
Okumak, yazmaktan, dinlemek, bestelemekten zordur. İki tane ciddi işi aynı anda yapmaya çalışmak hiçbirşey yapmak demektir. İkisinden de bir şey anlamak mümkün olmaz. On yaşında bir çocuk rahatlıkla Dostoyevsky ve muhadili kitapları okuyabilir ve anlar. O yaşta anladığı yeterlidir. Yirmi yaşında aynı kitabı tekrar okuma ihtiyacı hissedecek ve yepyeni bilgiler edinenecektir.
Müzik dinlemek ise, kitap okumaktan da zordur. Yürüyüp gider. Dalgınlığa gelmez. Bir nota bile kaçırmamalısınız. O nota diğerleriyle bir bütündür. sayfayı geri alıp dinleme imkanı yoktur. Tek çare en başa dönmektir.
Kolay gelsin.
Bu şu an dünyada, her tür ve konuda basılı en az birkaç milyon kitap olduğunu gösterir. Her geçen dakikanız kaçınılmaz sona doğru atılan küçük bir adımdır. Bu da kalan sürenin kısalması anlamına gelir.
Müzik dinlemeden, kitap, şiir okumadan, tiyatro, opera veya sinemaya gitmeden (ve benzeri faaliyetler) geçen her an'ımız yaşanmamış, uzaydaki bilinmeyen bir boşluk gibidir.
Düşünüyorum o halde varım, aforizması da sizi kurtarmaz. Okumayan, dinlemeyen,izlemeyen,eski deyimle istişare etmeyen biri düşünemez. Bu da onun yok olduğunu elbette göstermez. Var olma potansiyeline hazır biri olduğunu gösterir.
Çocuklukta seçilen kitaplar geleceğin oluşumunu haberdar eder. Kitapları, kesin sınırlarla 3 yaş, 5 yaş, 10 yaş için diye ayırmaktan daha büyük bir yanlış olamaz. Eğer çocuk bir kitabı okumaktan zevk alıyorsa, bu kitabın %10'unu anlaması bile yeterlidir. Burada vakit kaybı yoktur. Bilinmeyen on sayfa okumak, bilinen bin sayfayı okumaktan çok daha yararlıdır. Okul yıllarında ders kitaplarından başka birşey okuyamama mazereti gerçek bir tembellik örneğidir. Çünkü ders kitaplarını zaten büyük bir kesim okumaz. Sadece okur gibi yapar. Hele elinde telefon, kulağında kulaklık müzik dinleyerek kitap okumak tam bir felakettir.
Okumak, yazmaktan, dinlemek, bestelemekten zordur. İki tane ciddi işi aynı anda yapmaya çalışmak hiçbirşey yapmak demektir. İkisinden de bir şey anlamak mümkün olmaz. On yaşında bir çocuk rahatlıkla Dostoyevsky ve muhadili kitapları okuyabilir ve anlar. O yaşta anladığı yeterlidir. Yirmi yaşında aynı kitabı tekrar okuma ihtiyacı hissedecek ve yepyeni bilgiler edinenecektir.
Kitap seçiminde bir bilene, (öğretmen gibi), tarafsız kaynaklara danışmak yeterlidir. Tek yöne değil, bütün yönlere bakan ve yorumlayan kitaplar seçilmelidir. Karşılaştırma ve gideceği yolu kılavuz değil, okuyucu seçmelidir. Bu kitabı okumayın, yoldan çıkarsınız diyen biri varsa, kesinlikle sizi yoldan çıkarmak isteyen asıl o'dur.
Okumak ve anlamak için dahi olmak gerekmez. Çizgi roman bile okusanız, hiç okumamaktan iyidir. Ayrıca okumakla, okur gibi yapmayı birbirinden ayırt etmek gerekir. Japonlar hariç ve özellikle bizim ülkemizde, sokakta, otobüste, kalabalık yerlerde elinde kitap olan birilerini görürseniz, yüzde doksan hep aynı sayfayı okuduğunu, daha doğrusu okur gibi yaptığını bilmelisiniz. Hatta bunlar arasında aklı öylesine başka yerlerde olanlar vardır ki, kitabı ters tuttuklarını bile fark etmezler,
Müzik dinlemek ise, kitap okumaktan da zordur. Yürüyüp gider. Dalgınlığa gelmez. Bir nota bile kaçırmamalısınız. O nota diğerleriyle bir bütündür. sayfayı geri alıp dinleme imkanı yoktur. Tek çare en başa dönmektir.
Müzik çalışma ve eğitiminde bu geçerli değildir. Kitap gibidir. Önce yazılır, bestelenir. Sonra baştan sona tekrar ele alınıp düzenlenir. En azından başlangıçta böyle olmalıdır. Yoksa, Bach, Beethoven, Mozart gibi bestecilerin besteledikleri eserleri başa dönüp kontrol ettikleri, acaba yanlış bir şey yaptım mı diye düşünmeleri ihtimal dışıdır. Bunu yaptıklarına dair filmler, biyografiler bulabilirsiniz. Ama aslında bu bestecilerin bazı eserlerini bir türlü bitiremeyerek yıllarca üzerinde çalışmaları, yanlışları ile ilgili değildir. Sadece şartlar ve ruh hallerinin değişimi onları kararsızlığa ve bir türlü sonuca varamayarak uzun uzun düşünmelerine yol açar.
Her gün basit olarak gördüğümüz, ve otomatik olarak tekrarladığımız okumak dinlemek aslında başlıbaşına bir sanattır.
Hayatımıza yön verecek en önemli iki faktördür. Sadece bu ikisini önemsemek canımızı bile kurtarabilir. Çünkü öngörülerimiz güçlenecektir.
Kolay gelsin.
Lemi UĞUZ
Yorumlar