Batı müziğinde iki sesin arası iki eşit parçaya bölünmektedir ve arada kalan ses diyez ya da bemol ifadeleriyle tanımlanır. Ancak Türk Müziğinde iki notanın arası her birine koma ismi verdiğimiz 9 eşit parçaya ayrılmaktadır. 1,4,5 ve 8 komanın özel isimleri ve harfleri(rumuz) vardır. Makamları ortaya çıkaracak olan dörtlü ve beşliler oluşturulurken bu isimler ve harflerden yararlanılır.
FASIL Müziği
Aynı makamda bestelenmiş eserlerin, belli bir düzene göre sıralanarak yapılan dinletisidir.Tam bir Fasılda, hem ses ve hem de saz eserleri yer alır. Fasıl oluşturulurken eserlerin aynı makamda olması temel alınır ve tür ile şekillerine göre de belli bir sıralama yapılır.
Bir makama ait fasılın oluşabilmesi için genellikle iki “Beste” ve iki “Semâî” bestelenmiş olmalıdır. Bunlar sözlü eserlerdir.Besteler “Murabba” ya da “Nakış” formundadır. Bir “Gazel”in iki beyiti üzerine bestelenen Murabba'lar “Terennüm”lü ya da “Terennüm”süz olabilir.
Eserlerin güftesini oluşturan şiirin dizeleri dışında, usûle uygun, “ten, tenen, tenenen, ten nen ni” v.b. gibi anlamsız ya da “canım, ömrüm” v.b. gibi anlamlı sözcüklerle oluşturulan ezgilere “Terennüm” denir.Şiirin 1.,2. ve 4. dizeleri aynı ezgiye bağlanmıştır.
3. dizenin ezgisi ise farklıdır ve “Miyan Hâne” adını taşıyan bu bölümde, genellikle makam geçkisi ya da genişlemesi yapılır.Terennümlü Murabba'larda her dizeden sonra terennüme geçilir.Miyan Hâne'nin Terennümü farklı olabilir.Nakış'larda ise iki dize, birbirine bağlı bestelenir ve ardından, uzun bir Terennüm'e geçilir.
Murabba ya da Nakış'larla aynı yapıda olan fakat “Semâî usûlle” ile bestelenen sözlü Semâîlerin ilki “Ağır”,ikincisi “Yürük Semâî” dir.Fasılda bunlara “Kâr”, “Şarkı” gibi sözlü eserler, “Taksim”, “Peşrev”, “Saz Semâîsi”, “Oyun Havası” gibi saz eserleri katılabilir. Böylece tam bir fasıl yapısı şu şekli alır :
a) Herhangi bir sazla yapılan giriş Taksîm'i,
b) Peşrev,
c) Birinci Beste veya Kâr,
d) İkinci Beste,
e) Ağır Semâî,
f) Şarkılar (Büyük usûllü ve ağır karakterliden küçük usûllü ve hızlıya doğru sıralanır),
g) Yürük Semâî,
h) Saz Semâîsi.
“Kâr”, “Terennüm” öğesine geniş yer veren, büyük ustalık gerektiren bir sözlü eser türü olup, en gelişmiş biçimlerden biridir.“Şarkı”lar ise edebiyatımızda, halk türkülerinin etkisiyle ortaya çıkmış bir formdur.
Şarkılar, dizelerden oluşur ve dizelerin sayısına göre değişik adlar alır.Küçük usûllerle bestelenir ve çok farklı yapılarda olabilir. Özellikle XIX. yüzyıldan sonra büyük ilgi görmüş ve öteki sözlü eser formlarını gölgede bırakmıştır.
XX. yüzyılda ise, iyiden iyiye öne çıkmış, alışılmış yapıların dışına taşarak, “Fantezi” türüne dönüşmüş ve giderek popülerlermiş, başarılı pek az örneğin dışında, geleneksel sanat müziği alanındaki sığlaşmaya da bir ölçüde yol açmıştır.Osmanlı Müziğinde kullanılan saz eseri formlarından başlıcaları şunlardır:
Peşrev:Genellikle “Darb-ı Fetih”, “Sakîl”, “Muhammes”, “Devr-i Kebîr” gibi büyük usûllerle, bazen de “Düyek” usûlü kullanılarak bestelenmiş, farklı ezgilerden oluşmuş, “Hane” adı verilen bölümler ile bunlar arasında pek değişmeden yinelenen “Mülâzime” bölümünden oluşmuş bir saz eseridir.
Saz Semaisi:Peşrevlerle aynı yapıda olmasına karşın “Semâî” (6 zamanlı), “Aksak Semâî” (10 zamanlı) ve “Yürük Semâî” (6 zamanlı) usûller ile bestelenen saz eserleri olup “Saz Semâîsi” adını alır.Saz Semâîleri, fasılın sonunda, “Yürük Semâî”nin ardından seslendirilir.
Taksim:Makamı tanıtma, yol gösterme, ısındırma ya da geçki amacıyla, tek çalgı ile, makam içinde, ancak bir usûle bağlanmadan, özgürce ve doğaçlama olarak seslendirilen ezgilere denir.
Oyun Havası :Oynamak (dans etmek) için bestelenmiş saz eseleridir.
Usûller:15 zamanlıya kadar olan usûllere “Küçük usûller”, 15 zamanlıdan büyük olanlara “Büyük usûller” denir.İki büyük usûlün bir arada kullanılmasına “Darbeyn” adı verilir. Birkaç usûlün yanyana gelerek oluşturduğu usûl dizileri de vardır.
Bunlardan biri, beş usûlden oluşan ve bir görüşe göre 60, başka bir görüşe göre de 120 zamanlı “Zencîr” usûlüdür. Küçük usûller içinde, 5,7,9 v.b. zamanlı olanlar, ya da “Aksak Semâî” gibi 10 zamanlı usûller, “Aksak usûller” başlığı altında toplanır. Asıl “Aksak” adını taşıyan zamanlar ise 2+2+2+3 biçiminde sıralanan usûldür.
Örnekler: http://kultur.gov.tr/TR/BelgeGoster.aspx?F6E10F8892433CFF1A9547B61DAFFE2A66511C433C64FDDA
Türk Musikisinde Fasıl
http://www.turkmusikisi.com/formlar/tmfasil.html
Dini Müzikler
Müzik çerçevesinde, İslam dininin gereği olan, farz, sünnet ve nafile, ibadete çağırma, yardımcı olma ya da süsleme amacıyla yararlanılan ve kullanım yoluna göre “Şer'i Müzik” ve “Tasavvufî Müzik”,seslendirildiği yere göre de “Cami Müziği” ve “Tekke Müziği” diye nitelenen müzikler, “Dinsel Müzik” genel başlığı altında toplanabilir.
İslâm ibâdetinde önemli bir yeri olan “Tilâvet” (Kuran okuma),“Ezan”, “Salevât”, “Temcîd” v.b. gibi formlar, “Cami Müziği” türüne girer.Çeşitli Tasavvuf yollarının, özellikle Mevlevî'lerin ve Bektâşî'lerin, bir çeşit dinsel dansa da yer verilen törenlerinde, seslendirdikleri müzikler: “Mevlevî Âyînleri” ve Bektâşî “Deyiş”leri ile “Semah”ları ise “Tasavvufi Müzik” türü içinde yer alır.
Örnekler: http://kultur.gov.tr/TR/BelgeGoster.aspx?F6E10F8892433CFF1A9547B61DAFFE2A2F7BB170F57409B3
Mehter Müziği
Mehter Türk geleneklerinde, bir şenlik aracı değil, azametin, ihtişamın ve görkemli olmanın bir işaretidir.Devletin ululuğu ve kutluluğu, davulların gümbürtüsü ile yankılanır.Türklerin devlet anlayışında, halkın bütünlüğü, devletin yüceliği kavramları çok önemlidir.Bu inanış ve gelenekler, İslamiyet'ten önceki Türk devletlerinde de, Selçuklu ve Osmanlı devletinde de, küçük değişiklerle yer almıştır.
Bu yapıda üç önemli sembol vardır :
Otağ, hakanın veya başkomutanın bulunduğu yerdir.Bu bir savaş alameti olarak ortaya çıkar çünkü otağ yalnızca savaşlarda kurulur.Hakanın Kösü , yani büyük davul, hakanlık otağını önünde durur ve yalnızca hakana aittir.Hakanlık Mehteri ise, sancağın altında ve otağın önünde askerleri yüreklendirmek için çalan müzik topluluğudur.
Sancak ve mehter, Türk devletinde birbirinden ayrılmaz çok önemli olgulardır.Mehter vuruşu ile otağdan çıkılır ve savaş akınlarının ilk adımları atılmış olurdu. Türklerin Orta Asya geleneklerinde, devletin başı olan Hakan'ın otağı önünde kurulan büyük Davulun ve Kösün günün belli zamanlarında çalınarak gücünü göstermesine Nevbet (Nevbe) dövme ya da vurma denilirdi.Nevbet dövmek, devletin başı olan Hakanın gücünü dosta düşmana göstermesi ve özellikle düşmanın yüreğine korku salması şeklinde yorumlanırdı.
Osmanlı da sancak gibi mukaddes bir varlık halinde yaşatılan mehter, bağımsızlığın, devlet varlığının önemli bir göstergesi olmasının yanı sıra, meydan savaşlarında, kale kuşatmalarında, deniz savaşlarında düşmana hücum esnasında, vurduğu hamasî havalarla duyguları kamçılar, şahlandırır, askeri şevke getirir, ordunun moralini yükseltirken çıkardığı müthiş gümbürtüyle düşmanın moralini yok eder, onu bozguna uğratırdı.
Meydan savaşında, tek bir hakanlık kösü bile, kendi başına bir mehterdi.Hücum ve duraklamaları,hakanlık kösü belirler, davul ve borulardan oluşan mehter, savaşta orduyu yönlendirdi.Savaşta yenilgi, mehterin yağmalanması ile kabul edilirdi.Bu durumda en zorlu savaşlar sancak ve mehter çevresinde olurdu.
Görülüyor ki mehter, savaş alanında, sadece bir müzik topluluğu olmaktan bir anlamda uzaklaşırken barış zamanında müzik yönü daha çok öne çıkıyordu. Barış zamanında mehter, hakanın saltanatının ve devlet hayatının devam ettiğinin bir göstergesiydi.Bunun dışında davul ve mehter, devletin haber ve ilan gibi işlerini de yerine getirirdi.
Osmanlı mehterinde; zurna, boru, kurrenay ve mehter düdüğü gibi üflemeli / nefesli, kös, davul, nakkare, zil ve çevgân gibi vurmalı ya da çırpılan çalgılar yer alırdı. Çalgıların sayısı eşit tutulur ve bu sayıya göre mehterin kaç katlı olduğu belirlenirdi.
"Tabl ü alem-i hassa" adı verilen ve en büyük mehter olan Padişah mehteri, dokuz katlıydı. Bunun anlamı, her çalgıdan dokuz adet var demekti. Bu sayı sonraları, on iki hatta on altıya kadar yükselmişti.
Padişahtan başka, Vezir-i âzam-ın (Başbakan'ın) Kubbe vezirlerinin (Kabine üyelerinin), Defterdar ve Reisü'l küttab'ın (Maliye ve Dış işleri Bakanı'nın) Mehterhâneleri olduğu gibi, ülkenin çeşitli eyâletlerinde ve kalelerinde de Mehter takımları bulunur ve görev yapardı.
Mehter'in etki gücü Avrupalılar tarafından da değerlendirilmiş ve Mehter örnek alınarak çeşitli Avrupa ülkelerinde Askerî Müzik toplulukları, "Bando"lar kurulmuştur.Gluck, Mozart, Beethoven gibi bestecilerin Mehter'den esinlenerek müzikler yazdıkları da bilinmektedir.
Örnekler: http://kultur.gov.tr/TR/BelgeGoster.aspx?F6E10F8892433CFF8007620E7D5602E812460496EB6D6255
Ayrıntılı Bilgi İçin Buradan Sanal Müzik Müzesini Ziyaret Ediniz
Yorumlar