Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Tarih-Ten etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Makamsal Türk Müziğinde Aralıklar ve Koma Değerleri

Batı müziğinde iki sesin arası iki eşit parçaya bölünmektedir ve arada kalan ses diyez ya da bemol ifadeleriyle tanımlanır. Ancak Türk Müziğinde iki notanın arası her birine koma ismi verdiğimiz 9 eşit parçaya ayrılmaktadır. 1,4,5 ve 8 komanın özel isimleri ve harfleri(rumuz) vardır. Makamları ortaya çıkaracak olan dörtlü ve beşliler oluşturulurken bu isimler ve harflerden yararlanılır.

Jorge Morel

John Williams

Jim Norris and John Williams.

Julian Bream

James Sherry and Julian Bream. Not:Bu görüntüler Klasik Gitar Mazgazin Dergisi'nin Arşivinden alınmıştır.

Sabicas

Dr. Gabriel Nijera, Sabicas, and Tom Wilson.

Carlos Montoya

Jim Sherry Carlos Montoya and Mrs. Montoya

Juan Serrano

Juan Serrano and Jim Sherry

MİMAR SİNAN

Rivayet olunur ki Edirne Selimiye Camii inşaatı sırasında genç mimarlar artık yaşı epey ilerlemiş bulunan Mimar Sinan ’ın hala Baş Mimar sıfatıyla ortalarda dolaşmasını eleştirmeye başlarlar. Sinan bu söylentilerden habersiz gibi görünür. Hatta ileri yaşını kendisi de bahane ederek inşaatta fazla bir iş almak istemez. Gençlere fırsat tanır. Kendisi ise sadece iki minarenin inşasıyla uğraşacak böylece kendini fazla yormayacaktır. Bu durum aleyhindeki söylentileri arttırır. Minarelerin inşaası bitince Mimar Sinan diğer mimarlara “ Gidin bakın olmuş mu? ” der. İhtiyar adamın kusurlarını bulma umuduyla minarelere giden mimarlar Mimar Sinan’ın gerçek bir Baş Mimar olduğuna inanmış olarak dönerler. Mimar Sinan inşa ettiği her bir minarede şerefelere çıkan üç merdiven yapmıştır. Bu merdivenler sarmal şekilde yukarıya çıkar. Birinci merdivenden çıkan birinci ve üçüncü şerefeye, ikinci merdivenden çıkan yalnız ikinci ve üçüncü şerefeye ve üçüncü merdivenden çıkan da üçüncü şerefeye ulaşır.

Hezar Esrar (Bin Sır)-OSMANLI'DA BİLİM

150 yıl önce yayınlanmış Hezar Esrar (Bin Sır) kitabının yazarı 1826 yılında Tıbhane Nazırı olan Mustafa Behçet Efendi 'dir. Bu adam Osmanlı'da modern bilimin öncülerinden kabul edilir. Mustafa Behçet Efendi, Hezar Esrar adlı kitabin 711. sırrı olarak deneysel-labaratuvar çalışmasını şöyle takdim eder : Bir tavuk yumurtasını kaynatınız. Eğer gözlerinizi kaynayan yumurtaya dikerken, diğer elinizle hayalarınızı tutuyorsanız, katılaşmakta olan yumurta katılaşmaz. Üstelik Mustafa Behçet Efendi bu deneyi bilimsel olsun diye şahitler huzurunda yapıyor. !!! İşte bir deney daha : Kulağınıza pire kaçmışsa, hangi kulağınıza kaçmış ise, o taraftaki hayanızı kavice sıkın, pire kulağınızdan kaçar... Bir diğer deney: Bir kutunun içine kirli gömleğinizi koyunuz, üstüne üç-dört buğday tanesi atınız, kutuyu kapatınız, bir kaç gün sonrada kutudan fare çıkacaktır... NİHAT GENÇ “Köpekleşmenin Tarihi” İletişim Yayınları

KAHVE AĞACININ ÖYKÜSÜ

Tarih toplum dergisi 1992/101. sayısında Halil Erdoğan Cengiz ’in “Kahvenin Kirli Çamaşırları” adlı uzun ve renkli yazısında bir ara başlık: Kahvenin Kahpeliği . Bu başlık altında 1820 yılında Hassa Ordu’yu Hümayunu Muhasebecisi Muhammed Şevket Efendi’nin ilginç bir yazısını aktarıyor. (kısaltıyorum) “ Geçmiş zamanlarda Yemen illerinde düşük ahlaklı bir kadın varmış. Öldüğünde müslüman ahali ölüyü yıkamaz, mezarlığına gömmez, hıristiyanların mezarlığına atar. Hıristiyanlarda düşük ahlaklı bu kadının cesedini mezarlıklarına reva görmeyip çıkarıp atarlar. Bir şeyh, ortada kalmış cesedi, müritleri vasıtasıyla yıkattırıp kendi tekkesinin bahçesine gömdürür. Bir zaman sonra kadını tam cinsel organı üzerinden bir ağaç peydah olur; Kahve ağacı. Bu yüzden kahve çekirdeği kadının cinsel organına benzer. Bu kahve kadınlarda bulunan çekiciliği, albeniliği taşıdığı içindir ki kahve içenler tiryaki olurlar. (S.171) NİHAT GENÇ “Köpekleşmenin Tarihi” İletişim Yayınları

Şu Dalma'dan Geçtin Mi (Yörük Ali)-aLtyapı-nota-hikaye

Şu Dalma'dan geçtin mi  Soğuk sular içtin mi  Efelerin içinde  Yörük Ali'yi seçtin mi Hey gidinin efesi  Efesi efelerin efesi Şu Dalma'nın çeşmesi  Ne hoş olur içmesi  Yörük de Ali'yi sorarsan  Efelerin seçmesi Hey gidinin efesi  Efesi efelerin efesi Cepkeninin kolları  Parıldıyor pulları  Yörük de Ali geliyor  Açıl Aydın yolları Hey gidinin efesi  Efesi efelerin efesi Kaynağı Bilinmiyor Yöre : Nazilli Muzaffer Sarısözen tarafından derlenmiştir. Rept. No: 801 Türkünün Hikayesi Yörük Ali (1896-1953) İstiklal Savaşımızın başlarında birçok yararlıklarıyla meşhur olmuş efelerdendir. Nazilli köylülerindendir. Ailesi (Saı Tekeli) adlı bir Türk aşireti olup Ayvazoğlulları lakabıyla anılır. Üç sene çetecilik ettikten sonra Hükümete katılmıştır. Yunanlıların İzmir'i ve Aydın'ı işgal etmesi üzerine,Çine'nin Yağcılar köyünde tekrar küçük bir çete kurmuştur. 15 Haziran 1920'de Menderes Nehri'ni 50 a

GİBİ SÖZCÜĞÜ ÜZERİNE...

Türkler otomobilden önce atlarına düşkündüler. Öyle ki, atları öldüğünde derisini yüzer ve içini samanla doldururlardı. Gözlerini önünden ayırmadıkları bu heykele de “ kipi ” adını verirlerdi. Bu sözcük Türkçemizde “ gibi ”ye dönüşmüştür. (s.22) SUNAY AKIN ÖNCE ÇOCUKLAR VE KADINLAR ÇINAR YAYINLARI 1.BASIM İSTANBUL, EKİM 1999

LEONARDO FİBONACCİ

Hesap yapmayı Cezayirli bir Arap ustadan öğrendi. Rivayete göre bir arkadaşının tavşan çiftliği vardı ve her üreme döneminde en az kaç yavru beklemesi gerektiğini hesaplayamıyordu. Fibonacci arkadaşına yardım etti. Bulduğu sayılar da Fibonacci dizisi olarak tarihe geçti.  Göze daha net gözükeni “ dal ” problemidir. Her farklı nesilde kaç tane dal olduğunu sayarsanız birçok bitkide yine aynı sayı dizisi karşınıza çıkar : ilk yıl 1, ikinci yıl 1, ertesi yıllar 2, 3, 5, 8, 13, 21, 34, ..... diye gider.Yeni doğan her dal, ikinci yılını tamamladıktan sonra her yıl yeni bir dal verir. Bu kural yeni doğan dallar için de geçerlidir. Buna göre her yıl kaç dal olduğunu sayarsak 1, 1, 2, 3, 5, 8, 13, ...dizisini buluruz. Bu Fibonacci Dizisi ’dir: Dizideki her sayı kendisinden önce gelen iki sayının toplamıdır.

ÇAYKOVSKİ VE SPONSORU!!...

Nadejda Filaretovna von Meck , genç yaşta evlendiği demiryolu mühendisi olan eşini 1876’da kaybettiğinde, on bir çocuğuyla birlikte büyük bir servetin sahibi olur. Zengin dul, Rus aristokratlarının yaşantısına ayak uydurmak yerine inzivaya çekilir. Dönemin ünlü bir bestecisine hayran olan bu bayan, onu yıllık düzenli bir gelire bağlar. Böylelikle de besteci, geçim derdinden uzaklaşarak tamamıyla müziğe verir kendini. Müzik sever kadının Kiel'deki köşkünde ve Simaki’deki evinde kalan besteci , dördüncü senfonisini “ en iyi arkadaşıma ” diyerek bayan von Meck ’e ithaf eder.İki insan 13 yıl mektuplaşırlar ama hiç görmezler birbirlerini. Besteci , 13 yılın ardından aldığı bir mektupla hayal kırıklığına uğrar. Bayan Meck , iflasın eşiğinde olduğunu ve yardımı keseceğini yazmaktadır. Önceleri zengin bir kadının kaprisi olarak yorumlar mektubu. Onuru kırılır ama “ en iyi arkadasına ” duyduğu yakınlık üstün gelerek, Bayan von Meck ’den uzaklaşmak istemez. Ne var ki bestecinin tüm yaklaşı

CARL GAUSS

Ekim 1795 yılında Göttingen Üniversitesi’ne kaydolduğu zaman “ Matematikçi mi olayım, edebiyatçı mı olayım? ” diye düşünüyordu ve bu kararsızlığı altı ay kadar sürdü. Matematik ve edebiyat dünyaları nefeslerini tuttular. Sonunda 30 Mart 1796 tarihinde bir defter açtı, “ Bugün eşkenar bir onyedigenin cetvel ve pergelle nasıl çizileceğini buldum ” dedi. Bu aynı zamanda onun matematikçi olmaya karar verişi de oldu. Bu problem ikibin yıldır açık olan bir problemdi... CARL FRİEDRİCH GAUSS bu hatıra defterini, matematiksel hatıra defterini, ölünceye kadar kullandı. Bu defter ancak o öldükten 43 yıl sonra ortaya çıktı ve içinde 146 tane, basılmamış, küçük küçük çok önemli teorem bulundu. Bütün hayatı boyunca “ öz ama olgun ” ilkesiyle hareket etti ve çok az yayın yaptı ama her yaptığı yayın, her bulduğu buluş tam, olgun ve mükemmeldi. Çalışmalarını sade bir odada gerçekleştirdi; çıplak bir masa, mobilyasız bir oda ve ancak yetmişinci doğum gününde arkadaşları ve gençler tarafından ikna ed

YANLIŞ İFADENİN SEBEP OLDUĞU ÖLÜM

III. Selim zamanında zamanın en bilgili ve en saygın bilim adamı Şanizade Ataullah Efendi 'dir. Bizim topraklarımızda meyve veren ağacı taşlamak adetten olduğu için Ataullah Efendi 'de hak ettiği yerlere bir türlü gelemez. Saray hekimi ölünce yerine onun atanması beklenirken u gerçekleşmediği gibi saray hekimliğine atanan sadrazamın adamı hakkında dedikodu ettiği iftirasıyla sürdürülür. Padişah daha sonra durumu anlar ve Ataullah Efendi hakkında af çıkarır. Fakat Ataullah Efendi 'ye af fermanını götüren görevli heyecandan şaşırıp, " İtlakınıza ( affınıza ) ferman getirdim " diyecek yerde, " İtlafınıza ( idamınıza ) ferman getirdim " deyiverince Ataullah Efendi hemen fenalaşır ve ölür...

Frigler, Midas’ın ülkesinde

Henüz yazıları tam olarak çözülemedi. Ama Gordion’da sürdürülen kazılar, bu gizemli uygarlığın bilinmeyenlerine ışık tutuyor. Midas'ın kulakları eşek kulakları "Çoğumuzun çocukluk anılarında yer eden bu sözlerin, Latin ozanı Ovidius'un "Metamorphoses" adlı eserinden günümüze ulaştığını bilenlerin sayısı pek de fazla olmasa gerek. Ovidius, zenginlikten nefret eden Kral Midas'ın ormanlara giderek, Pan'ın mesken tuttuğu mağaralarda yaşadığını anlatır. Ancak Pan ile arkadaşlığı Midas'a pahalıya mal olur... Tanrı Apollon, kendi müziği ile rekabete kalkışan Pan'ın flütünden dökülen nağmeleri dinlemekte ısrar ettiği için Midas'ı cezalandırır... "... Apollon, hünerli parmaklarıyla lirin tellerini çalar ve onun tatlı nağmeleriyle büyülenen yargıç Tmolos, Pan'a lir önünde flütünü susturmasını emreder. Kutsal dağ tanrısının kararını herkes onaylar, sadece Midas itiraz eder ve bunun haksızlık olduğunu söyler. Delos'lu tanrı (Apollon) böylesin

“ Vur beni korkak! '

Kör olmasaydın da göreydin O'nu! 1959 yılındaki Küba devriminde anahtar rolü üstlenen Che Guevara , 1966 yılında sosyal bir devrimi başlatmak amacıyla Bolivya'ya gitmişti. 9 Ekim 1967'de, Che Guevara 'yı öldüren Bolivyalı çavuş Mario Teran , ilerleyen yıllar içinde kaybettiği görme yetisini Che'nin ' mirasçıları ' sayesinde yeniden kazandı. İnsani yardım amacıyla Bolivya'da görev yapan Kübalı hekimlerin sunduğu ücretsiz sağlık hizmetinden yararlanan Mario Teran 'ın katarakt ameliyatı olduğu öğrenildi. Küba'nın, insani yardım amaçlı 'Mucize Operasyonu' çerçevesinde Bolivya'da yaptırdığı bir hastaneye giden Teran, yüzlerce yerli ve çiftçi gibi tek kuruş ödemeden ameliyat oldu. Teran'ın geçirdiği operasyonu basına duyuran ise emekli askerin oğlu oldu. Santa Cruz'da yayımlanan El Deber gazetesini haberdar eden Teran'ın oğlu, Kübalı doktorlara teşekkür etmek istediklerini açıkladı. Mario Teran 'ın başarılı göz ameliyatı

dünya saLakLık taRihine geÇenLeR...

     

Satrancın Öyküsü

Satrancın ilk kez M.S. 570 yıllarında Hindistan ’da oynandığını biliyoruz. Bunu nereden mi biliyoruz? O tarihlerde yazılmış olan pek çok evrakta satranç oyunundan söz ediliyor. Daha önce Çin ’de bu oyunun oynandığı rivayet ediliyorsa da Çin kayıtlarında, o her şeyi kaydeden Çin kaynaklarında, satrançtan söz edilmediği için biz yine de satrancın başlangıcı olarak 570-600 yıllarını ve Hindistan’ı alıyoruz. Rivayet oLunur ki,  oyunu bulan Brahman rahibi, Şah’a bir ders vermek istemiş; “Sen ne kadar önemli bir insan olursan ol, adamların, vezirlerin, askerlerin olmadan hiçbir önemli iş yapamazsın” demek istemiş. Şah durumdan memnun görünmüş. “Peki , oyunu ve dersini beğendim. Dile benden ne dilersen” demiş. Rahip bunun üzerine Şah’ın alması gereken dersi hala almadığını düşünerek “Bir miktar buğday istiyorum” demiş. “Sana bulduğum bu oyunun birinci karesi için bir buğday istiyorum. İkinci karesi için iki buğday istiyorum. Üçüncü karesi için dört buğday istiyorum. Böylece her karede, bir

Yasaklanan Film müziği...

Eisenstein ’ın sinemanın baş yapıtlarından ilki sayılan “ Potemkin Zırhlısı ” filminin müziği Alman besteci Edmund Meisel tarafından hazırlanır. Müzik öylesine etkileyicidir ki bazı ülkelerde filmin gösterilmesine izin verilse de müzik yasaklanır. Meisel’in bu etkileyici bestesi ne yazık ki kayıptır. (S.152) SUNAY AKIN ÖNCE KADINLAR VE ÇOCUKLAR ÇINAR YAYINLARI I. BASIM İSTANBUL, EKİM 1999