Batı müziğinde iki sesin arası iki eşit parçaya bölünmektedir ve arada kalan ses diyez ya da bemol ifadeleriyle tanımlanır. Ancak Türk Müziğinde iki notanın arası her birine koma ismi verdiğimiz 9 eşit parçaya ayrılmaktadır. 1,4,5 ve 8 komanın özel isimleri ve harfleri(rumuz) vardır. Makamları ortaya çıkaracak olan dörtlü ve beşliler oluşturulurken bu isimler ve harflerden yararlanılır.
Not: Aşağıdaki bilgiler eski paylaşımdır.
Daha detaylı bilgiler ( Nota akor ve eşliği ) için buraya alayım sizi...
Notalarını PeriLiKöşk’ün diğeR bLoğundan aldım. Kendisine teşekkür ediyorum. Paint’le biraz temizledim, alladım, pulladım.
Bu alttaki notayı da sağolsun Dersimiz Müzik Net'ten @Sihirli Keman hazırlamış. Ben buraya sonradan ekledim.
TANGO / Mazi Kalbimde Bir Yaradır Söz : Necdet Rüştü Efe
Beste : Necip Celâl Andel
Senfonik Düzenleme : Oğuzhan Balcı
Ben de gönül çektim eskiden
Yandı hayatım bu sevgiden
Anladım ki bir aşka bedel
Gençliğimmiş elimden giden
Önünde ben geldim de dize
Yâr olmadı bu kimse bize
En nihâyet düşüp can verdim
Gözündeki yeşil denize
Sarmadımsa da belden, geçmedim bu emelden
Bir hazîn maceradır, onu aldılar elden
Başkasına yâr oldu, eller bahtiyâr oldu
Gönlüm hep baştan başa virân bir diyâr oldu
Mâzî kalbimde bir yaradır
Bahtım saçlarımdan karadır
Beni zaman zaman ağlatan
İşte bu hazîn hâtıradır
Ne göğsünde uyuttu beni
Ne bûseyle avuttu beni
Geçti ardından uzun yıllar
O kadın da unuttu beni
Sarmadımsa da belden, geçmedim bu emelden
Bir hazîn maceradır, onu aldılar elden
Başkasına yâr oldu, eller bahtiyâr oldu
Gönlüm hep baştan başa virân bir diyâr oldu...
Bu eserin iLk türkçe sözLü tango eseri oLduğunu da buRaya not edeyim bari…
şarkının hikâyesi : "MAZİ" isimli tango, bugün bile bütün güzelliği ile yaşıyor, 18-19 yaşlarının heyecanı ile bestelenmiş bir tango. "MAZİ"nin de sözlerini Necdet Rüştü yazmış. Şimdi yine eski yıllara dönelim. 1950'lerde yayımlanan özel bir dergi "Radyo Dergisi'nde" A. Vedat Akının Necip Celal ile yaptığı söyleşiden "MAZİ'nin nasıl doğduğunu bestecinin sözlerinden okuyalım.
"Necip Bey dedim hangi hissin altında kalarak tango bestelediniz?" Düşündü,.. derin bir nefes aldı. Bütün dikkatime rağmen, bir yaraya diken batırmışım gibi onun mustarip ruhuna dokunduğumu anlamıştım. "İlk tangomu 1928 senesinde besteledim." dedi ve ilave etti.
"O zamanlar 18-19 yaşlarında bir talebeydim. Taksim Gazinosunda ismini zikredemeyeceğim bir Alman kızı ile tanışarak sevişmeye başladık. Bu kızcağız bir fabrikatörün kızıymış. Babası onu zorla bir adamla evlendirmek istiyormuş. Kız zoraki nikahtan kurtulmak için soluğu İstanbul'da almış. Tanıştığımızın onbeşinci günüydü. Tarih temmuz 1928. Onunla buluşmuştuk. İpek gibi sarı saçlarını dizimin üstüne yayarak, lacivert menevşeli gözlerini gözlerimin derinliklerine çevirerek uzun uzun baktı ve inleyen bir sesle şöyle dedi.
"Necip içim sıkılıyor. Kalbim göğsümü parçalayacakmış gibi vuruyor. Bana öyle geliyor ki seni bir daha göremeyeceğim." o zaman bu sözleri saçma olarak vasıflandırmıştım. Teselli ettim ve üç gün sonra buluşmak üzere ayrıldık. Her zaman olduğu gibi o gün de üç gün değil otuz senelik bir hasretin doğurduğu bir heyecanla randevu verdiği yere koştum. Saatlerce bekledim... Heyhat ne gelen var, ne giden. Deli gibi pansiyona koştum. Ev sahibi madam, hiçbir adres bırakmadan memleketine gittiğini söyledi. Bu gidişte şöyle olmuş: Kızın babası ve nişanlısı buraya gelerek zorla götürmüşler.
Pansiyondan ayrılarak geç vakit Boğaz'da çok sevdiğim İstinye'ye döndüm, (İstinye'de vapur iskelesinin olduğu yerde ahşap bir apartman yalı vardı. Apartmanın bir yanıda vapur iskelesiydi. Bu yalı apartman Necip Celal'in babasınındı. Alt kat dairede de Ekrem - Cemal Reşit Bey kardeşler otururlardı.) Karşıki sırtlardan yükselen mehtabın, akan sulara serptiği sarı parlak benekler koyu yeşil dalgaların üstünde kah uçuşuyorlar, kah batıp biraz sonra yine beliriyorlardı. O zaman sağlam olan gözlerimi, bu sarı pırıltıların üstünde tesbit ettim: zerreler büyüdü ve karşımda bana iki satır mektup bile yazmadan meçhule uçup giden sevgilinin hayali belirdi. Bir müddet ona baktım. Az Sonra bu hayalle gözlerimin arasında gittikçe kalınlaşan bir buzlu cam belirdi. Zira ağlıyordum. Kafamın içinde akisler yapan melodinin peşisıra hemen piyanoya oturdum. Ve ilk tangomu, "MAZİ"yi besteledim. İşte ilk türk tangosu olarak kabul ettiğimiz "MAZİ" tangosunun öyküsünü bestecisi, bir haftalık magazine böyle anlatıyordu.
Yorumlar
ben yanlış zamanda doğmuşum o zaman ki duyguları,yaşanmışlıkları görmek vardı ya :)
Muhteşem bir tango ,Dilek Türkan muhteşem bir ses ,orkestra da muhteşem eşlik etmiş.Yabancı bir orkestra galiba ne konseri anlayamadım dostum,biliyorsan aydınlat.Çok dolu bir yazı olmuş yazdın da ben mi göremedim bilemedim.
nota da baya yakışıklı olmuş :)