Batı müziğinde iki sesin arası iki eşit parçaya bölünmektedir ve arada kalan ses diyez ya da bemol ifadeleriyle tanımlanır. Ancak Türk Müziğinde iki notanın arası her birine koma ismi verdiğimiz 9 eşit parçaya ayrılmaktadır. 1,4,5 ve 8 komanın özel isimleri ve harfleri(rumuz) vardır. Makamları ortaya çıkaracak olan dörtlü ve beşliler oluşturulurken bu isimler ve harflerden yararlanılır.
“MüLkiye marşı” diğer adLaRıyLa ( “Ey Vatan” ya da “Başka biR aşk istemez”) marşının aLyapısını indiRmek için buRaya tıkLayın.
MÜLKİYE MARŞI
Başka bir aşk istemez, aşkınla çarpar kalbimiz,
Ey Vatan gözyaşların dinsin, yetiştik çünkü biz.
Gül ki sen, neş'enle gülsün ay, güneş, toprak, deniz.
Ey Vatan gözyaşların dinsin, yetiştik çünkü biz.
Bir güneştin bir zamanlar, aya kadar kaldındı dün,
Dün bir ay'dın, sislenen boşlukta yıldızsın bu gün;
Benzin uçmuş bak, ne rüya'dır, bu akşam gördügün?
Ey Vatan gözyaşlarin dinsin, yetiştik çünkü biz.
Beklesin Türkoğlu'nun azminde kuvvet bulmayan,
Sel durur, yangın söner elbette bir gün Ey Vatan
Süslenir, oynar yarin, dün ağlayıp matem tutan
Ey Vatan gözyaşlarin dinsin, yetiştik çünkü biz.
Beste: Musa Süreyya
Güfte: Cemal Edhem(Yeşil)
"Mülkiye Tarihi" ya da Tarihin Mülkiyelisi Mülkiye Marşı'nin güftecisi Cemal Edhem (Yeşil) Bey, 1921 mezunu 1918'de kaleme aldığı bu şiir için, o zamanki duygu ve düşüncelerini yıllar önce şöyle anlatmış : "... Bunu şimdi ifade edebilmek çok zor. Aradan elli yıla yakın zaman geçti. O zamanın havasına girmeyi denemek, yirmi yaşından önce alınmış bir soluğu elli yıl ciğerlerinde tutup yetmişine yakın vermeyi düşünmek gibi birşey olur. Yine de şu kadarını söyleyeyim: Mülkiye'nin 1918'de yeniden açılışı, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonraki Mütareke Yılları'nın ilk günlerine rastlar. Okul'a girdiğimizin altıncı ayına doğru yazdığım bu şiire, o kara günlerin gittikçe artarak yüreklerimizde yer eden acısı ve acılığı ister istemez sinecekti. Güftenin o zaman için aşırı iyimser görünüşünü de delikanlılık çağını yenilgiye karşı direnme gücüne ve aydınlık bir geleceğe özlem duygusuna verebiliriz."
Kuşatılmıs, hırpalayıcı, horlayıcı günlerin yarattığı öfkeyle, taş gibi sessizleşmek yerine duyarlılaşan gençliğin başka bir dünya kurmaya hazır olduğunu dile getiren, coşku ve soyluluk ifadesi bu şiir, daha sonra değerli besteci Musa Süreyya Bey tarafından bestelendi. Musa Süreyya Beyin değerli kardeşi Sayın Nihal Erkutun, Mülkiye Marşı'nın bestelendiği geceyi şöyle anlatmakta :"Gayet iyi hatırlıyorum. Mütareke yıllarında bir gece, bir dostumuzun evinde ailece toplandığımız sırada, Marş'ın güftesini getirdiler.
Ağabeyim, güfteyi okuyunca, çok duygulandı. Hemen kalktı; orada bulunan piyanonun başına geçip bu Marş'ı o gece besteledi..."
Mülkiye Marşı ile ilgili olarak Prof. Dr. Cem Eroğul'dan bir alıntı:
Mülkiye geleneğinin anlam ve gücünü kavramada önemli göstergelerden biri Mülkiye Marşı' dır. Bu marşın yalnızca ilk kıtası okunduğu için, öteki iki kıtada söylenenler genellikle bilinmez. Marşın sözlerini 1919 yılının Nisan ayında yazan Mülkiye öğrencisi Cemal'in bir iki dizesini anımsatmak isterim.
Yıkılmakta olan Osmanlı Devleti'ni şöyle betimliyor Cemal: "Bir güneştin bir zamanlar, ay kadar kaldındı dün /Dün bir aydın, sislenen boşlukta yıldızsın bugün."
1919 Nisan'ında durumun umutsuzluğu ne güzel anlatılıyor, değil mi? Ancak, arkasından şunları ekliyor Cemal: "Sel durur, yangın söner, elbette bir gün ey vatan /Süslenir oynar yarın, dün ağlayıp matem tutan." Sonra da, bildiğimiz o güçlü seslenişi yineleyerek son noktayı koyuyor şiirine: "Ey vatan, göz yaşların dinsin yetiştik çünkü biz"
Bir düşünelim: Bu sözler, yurdun "sislenen boşlukta bir yıldız" gibi kayıp gitmekte olduğu günlerde, Mustafa Kemal'in Samsun'a çıkışından bir ay önce söyleniyor. Üstelik söylenmekle de kalmıyor, aynı okulun, Mülkiye'nin, müzik öğretmeni Musa Süreyya tarafından coşturucu biçimde seslendiriliyor. Bu ne inanç gücüdür böyle ? Bir yüksekokul öğrencisi, bu en kara günlerde, bir marş yazarak, ülkesine "merak etme, yetişip geliyorum gözyaşını dindirmeye" deme gücünü nereden bulabiliyor ?
İşte bu can alıcı sorunun yanıtıdır, Mülkiye geleneği. Önemi ve gücü de işte buradan kaynaklanır.
Prof. Dr. Cem Eroğul
kaynak
buradan sözLü oLarak da dinLeyebiLirsiniz, yaLnız kayıt rezaLet :(
Not: Tonu değiştirip SoL diyez majör yaptım.
MÜLKİYE MARŞI
Başka bir aşk istemez, aşkınla çarpar kalbimiz,
Ey Vatan gözyaşların dinsin, yetiştik çünkü biz.
Gül ki sen, neş'enle gülsün ay, güneş, toprak, deniz.
Ey Vatan gözyaşların dinsin, yetiştik çünkü biz.
Bir güneştin bir zamanlar, aya kadar kaldındı dün,
Dün bir ay'dın, sislenen boşlukta yıldızsın bu gün;
Benzin uçmuş bak, ne rüya'dır, bu akşam gördügün?
Ey Vatan gözyaşlarin dinsin, yetiştik çünkü biz.
Beklesin Türkoğlu'nun azminde kuvvet bulmayan,
Sel durur, yangın söner elbette bir gün Ey Vatan
Süslenir, oynar yarin, dün ağlayıp matem tutan
Ey Vatan gözyaşlarin dinsin, yetiştik çünkü biz.
Beste: Musa Süreyya
Güfte: Cemal Edhem(Yeşil)
"Mülkiye Tarihi" ya da Tarihin Mülkiyelisi Mülkiye Marşı'nin güftecisi Cemal Edhem (Yeşil) Bey, 1921 mezunu 1918'de kaleme aldığı bu şiir için, o zamanki duygu ve düşüncelerini yıllar önce şöyle anlatmış : "... Bunu şimdi ifade edebilmek çok zor. Aradan elli yıla yakın zaman geçti. O zamanın havasına girmeyi denemek, yirmi yaşından önce alınmış bir soluğu elli yıl ciğerlerinde tutup yetmişine yakın vermeyi düşünmek gibi birşey olur. Yine de şu kadarını söyleyeyim: Mülkiye'nin 1918'de yeniden açılışı, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonraki Mütareke Yılları'nın ilk günlerine rastlar. Okul'a girdiğimizin altıncı ayına doğru yazdığım bu şiire, o kara günlerin gittikçe artarak yüreklerimizde yer eden acısı ve acılığı ister istemez sinecekti. Güftenin o zaman için aşırı iyimser görünüşünü de delikanlılık çağını yenilgiye karşı direnme gücüne ve aydınlık bir geleceğe özlem duygusuna verebiliriz."
Kuşatılmıs, hırpalayıcı, horlayıcı günlerin yarattığı öfkeyle, taş gibi sessizleşmek yerine duyarlılaşan gençliğin başka bir dünya kurmaya hazır olduğunu dile getiren, coşku ve soyluluk ifadesi bu şiir, daha sonra değerli besteci Musa Süreyya Bey tarafından bestelendi. Musa Süreyya Beyin değerli kardeşi Sayın Nihal Erkutun, Mülkiye Marşı'nın bestelendiği geceyi şöyle anlatmakta :"Gayet iyi hatırlıyorum. Mütareke yıllarında bir gece, bir dostumuzun evinde ailece toplandığımız sırada, Marş'ın güftesini getirdiler.
Ağabeyim, güfteyi okuyunca, çok duygulandı. Hemen kalktı; orada bulunan piyanonun başına geçip bu Marş'ı o gece besteledi..."
Mülkiye Marşı ile ilgili olarak Prof. Dr. Cem Eroğul'dan bir alıntı:
Mülkiye geleneğinin anlam ve gücünü kavramada önemli göstergelerden biri Mülkiye Marşı' dır. Bu marşın yalnızca ilk kıtası okunduğu için, öteki iki kıtada söylenenler genellikle bilinmez. Marşın sözlerini 1919 yılının Nisan ayında yazan Mülkiye öğrencisi Cemal'in bir iki dizesini anımsatmak isterim.
Yıkılmakta olan Osmanlı Devleti'ni şöyle betimliyor Cemal: "Bir güneştin bir zamanlar, ay kadar kaldındı dün /Dün bir aydın, sislenen boşlukta yıldızsın bugün."
1919 Nisan'ında durumun umutsuzluğu ne güzel anlatılıyor, değil mi? Ancak, arkasından şunları ekliyor Cemal: "Sel durur, yangın söner, elbette bir gün ey vatan /Süslenir oynar yarın, dün ağlayıp matem tutan." Sonra da, bildiğimiz o güçlü seslenişi yineleyerek son noktayı koyuyor şiirine: "Ey vatan, göz yaşların dinsin yetiştik çünkü biz"
Bir düşünelim: Bu sözler, yurdun "sislenen boşlukta bir yıldız" gibi kayıp gitmekte olduğu günlerde, Mustafa Kemal'in Samsun'a çıkışından bir ay önce söyleniyor. Üstelik söylenmekle de kalmıyor, aynı okulun, Mülkiye'nin, müzik öğretmeni Musa Süreyya tarafından coşturucu biçimde seslendiriliyor. Bu ne inanç gücüdür böyle ? Bir yüksekokul öğrencisi, bu en kara günlerde, bir marş yazarak, ülkesine "merak etme, yetişip geliyorum gözyaşını dindirmeye" deme gücünü nereden bulabiliyor ?
İşte bu can alıcı sorunun yanıtıdır, Mülkiye geleneği. Önemi ve gücü de işte buradan kaynaklanır.
Prof. Dr. Cem Eroğul
kaynak
buradan sözLü oLarak da dinLeyebiLirsiniz, yaLnız kayıt rezaLet :(
Not: Tonu değiştirip SoL diyez majör yaptım.
Yorumlar