Ana içeriğe atla

Kayıtlar

BiLiYoRMuSuNUz etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Makamsal Türk Müziğinde Aralıklar ve Koma Değerleri

Batı müziğinde iki sesin arası iki eşit parçaya bölünmektedir ve arada kalan ses diyez ya da bemol ifadeleriyle tanımlanır. Ancak Türk Müziğinde iki notanın arası her birine koma ismi verdiğimiz 9 eşit parçaya ayrılmaktadır. 1,4,5 ve 8 komanın özel isimleri ve harfleri(rumuz) vardır. Makamları ortaya çıkaracak olan dörtlü ve beşliler oluşturulurken bu isimler ve harflerden yararlanılır.

Dil Ve İletişim Becerileri Kazandırmada İşitsel Ve Görsel Hafızanın Geliştirilmesi

I. Dinlemek ve Temel Konuşma İlkeleri A . Sesin Geldiği Yönü Anlamak: 1. Terapist çocuğun arkasında durarak herhangi bir ses verir. “ ses nereden geliyor ” sorusunu sorar. Bu alıştırmada çocuk önce sesi dinlemeli ve sonra başını sesin geldiği yöne çevirmelidir. 2. Terapist çocuğun dikkatini çevreden gelen işitsel uyaranlara çeker. Su sesi, saat zili, telefon, araba, kapı sesi gibi sesleri bu alıştırma için kullanır. Çocuğa seslerin tek tek nereden geldiğini sorar. 3. Terapist küçük bir müzik kutusu kullanır. Çocuğu odadan çıkarır ve müzik kutusunu kurarak bir yere saklar. Sonra çocuğu  odaya alır. Çocuk sesi dinleyerek sesin geldiği yeri tayin eder ve müzik kutusunu bulur. Sesin geldiği yeri bulamazsa terapist yardım eder. B. Sesleri Ayırabilmek: 1. Çocuğa farklı sesi olan iki nesne gösterilir(düdük, trampet vb.). daha sonra bu nesnelerin sesleri dinlettirilir. “ bak bu trampet, sesini dinle ” “ bak bu düdük, sesini dinle ” şeklinde çalışma yapılır. 2. Terapist yuka

DiL ve Konuşma EgzersizLeri

DİL GELİŞİM EGZERSİZLERİ DİL HAREKETLERİ: Ø Dili dışarı çıkarmak Ø Dili dudakların sağına soluna değdirmek Ø Dili dışarı içeri çekmek Ø Dili buruna doğru sokmak Ø Dili çeneye doğru çıkarmak Ø Dilin ucunu alt-üst dişlerle ısırmak Ø Dil ile dudakları yalama.(yuvarlayarak) Ø Dili üst ön dişlere değdirme Ø Dili şıklatma (dil ile üst damağa vurup alt damağa çekerek ses çıkarma) Ø Dil ucunu üst dişlerden en aşağıdaki ve en soldakine değdirme Ø Dil ucunu alt dişlerden en sağdaki ve en soldaki üzerine değdirme Ø Dili ağız içinde (u) biçiminde kıvırma (yanlarda) Ø Dil ile dudakları ıslatma DUDAK HAREKETLERİ Ø Dudakları yanlara doğru(alt-üst)çekerek dişleri bitişik vaziyette gösterme Ø Üst dişleri gösterme Ø Alt dişleri gösterme Ø Üst dudağı ısırma Ø Alt dudağı ısırma Ø İki dudağı da ağız içine almak Ø Alt dudağı dışa döndürmek Ø U sesi çıkarır gibi dudakları öne uzatmak Ø Dudakları birbiriyle içe doğru sıkıştırmak Ø Kalemi dudakları arasında tutmak Ø Ruju dağıttığ

müzik dersinden sunum hazırlayacak öğrencilere bir iki kaynak site...

geLecek hafta bazı sınıfLarda öğRenciLerim müzik türLeri vb. hakkında sunumLar yapacaklar. onLara bu araştırmaLarında faydaLı oLacağına inandığım bu aLttaki LinkLeri tavsiye ediyoRum. http://tr.wikipedia.org/wiki/Kategori:Tarzlara_göre_müzik http://organon.tripod.com/index-tr.htm http://tr.wikipedia.org/wiki/Özel:Search?search=enstruman&go=Git buRası , şuRası , ORaSı , türKü hikayeLeri , ötesi , berisi , gerisi , ilerisi , burası neresi http://site.mynet.com/rock.n/home/id3.htm http://ansiklopedi.turkcebilgi.com/MÜZİK_ALETLERİ http://ansiklopedi.turkcebilgi.com/Müzik http://www.melodik.net/calgi/index.asp?id=1

1 nisan bir şakası

1 nisan bir şakası, 16. asırda fransa'da 9. charles zamanında ortaya çıkmış. 9. charles, gregoryen takvimine göre 25 mart 1 nisan haftasındaki yılbaşı kutlamalarını 1 ocak tarihine almış. kimse kendisini ciddiye almayınca yeni yılın başladığını kabul ettirmek için halka davetiyeler göndermiş. bin bir güçlükle davete katılan halk, aslında böyle bir davetin olmadığını öğrenince evlerine dönmüşler. kral charles, bu şakasıyla çok eğlenmiş. fransız halkı, bu sefer kralı alaya almak için yılbaşı eğlenceleri düzenlemiş. zamanla bu şaka benimsenmiş ve günümüze kadar ulaşmıştır. Hollanda İspanya kralı II Philip hakimiyeti altındaydı, Kendilerine Geuzen adını veren ( Fransızcada Gueux, yani dilenciler olarak anılan) avare Flemenk isyancılar 1 Nisan 1572 de Hollanda nın güneyindeki Den Briel kasabasının kıyı şeridini işgal ederek dilenci devleti benzeri bir dükalık kurdu. Bu olay Ispanya ya karşı diğer Flemenk uluslarının da başkaldırısına dönüşme riskini doğurdu. İspanyol komutan Alba Dükü

Özgürlük Heykeli'nin gaRip öyküsü...

Özgürlük Heykeli , ABD'nin New York şehrinde, inşa edildiği 1886 yılından bu yana Amerika'nın simgesi olan anıtsal heykel ve gözlem kulesi. Dünyanın en tanınan abidelerinden biridir. Bakırdan yapılan Özgürlük Tanrıçası heykeli, Fransa tarafından kuruluşunun 100. yılı nedeniyle ABD'ye (10 yıl gecikmeli olarak) hediye edilmiştir,1884-1886 yılları arasında inşa edilen heykelin yaratıcısı Frederic Bartholdi 'dir. Çelik iskeleti Gustave Eiffel , kaideyi Richard Morris Hunt yapmıştır. ABD'nin New York şehrindeki Özgürlük Adası'nda yer alır. Heykel, sağ elinde bir meşale, sol elinde ise bir tablet tutar. Tabletin üstünde 4 Temmuz 1776 tarihi ( Bağımsızlık Bildirges i'nin tarihi) yazılıdır. Heykelin başındaki taç'ın 7 sivri ucu 7 kıtayı veya 7 denizi simgeler. Heykelin yüksekliği 46 m, kaidesi ile beraber 93 m'dir. Ziyaretciler heykelin içinden meşaleye kadar 168 basamaklı bir merdivenden çıkabilirler. Heykelin meşale tutan sağ elinin yüksekliği 13 me

iki tenorun gerçek hikâyesi

Bu, belki bir kaç insanın işittiği bir hikayedir... Birlikte şarkı söyleyerek dünyayı heyecanlandıran üç tenordan - LUCIANO PAVAROTTI , PLACIDO DOMINGO , JOSÉ CARRERAS – ikisi hakkındadır. İspanya'ya hiç gitmemiş olanlar bile Katalanlar ile Madrid liler arasındaki rekabeti bilir, çünkü Katalanlar İspanya 'ya hükmeden Madrid'den bağımsızlıklarını almak için mücadele ediyorlar. Placido Domingo Madrid'lidir ve Jose Carreras Katalandır. Politik nedenlerle, 1984'te, Carreras ve Domingo birbirlerine düşman oldular. Çok popüler olduklarından ve dünya çapında arandıklarından, ikisi de kontratlarında, sadece eğer diğer tenor davet edilmezse şarkı söyleyeceklerini bildirdiler. 1987'de Carreras, rakibi Placido Domingo'dan daha acımasız bir düşmanla karşılaştı! Korkunç bir teşhis ile alt üst olmuştu : Kan kanseri - lösemi !! Kanserle mücadelesi çok acılı idi. Sayısız tedavi gördü, bunun yanısıra kemik iliği nakli yapıldı ve kan nakli yapıldı

Kravatın hikayesi / kravat bağlama stiLLeRi

Savaşlar bazen umulmadık sonuçlar doğurabiliyor. Avrupa’nın göbeğinde 1618’den 1648’e kadar süren 30 Yıl Savaşları üzerinden asırlar geçti. Savaş sonrasında sınırlar ve dengeler değişti. Sonra yavaş yavaş taşlar yerine oturdu ve yaşam normale döndü, savaş unutuldu. Bugün 30 Yıl Savaşları’nın yaşamınızı hemen her sabah etkilediğini söylesek muhtemelen bir anlam veremeyeceksiniz... Oysa tarih kitaplarında satır aralarında kalmış bir ayrıntı nedeniyle sadece sizin değil, dünya üzerinde yaklaşık 650 milyon erkeğin her sabah 30 Yıl Savaşları’nı yadettiği gerçeği ile karşı karşıyayız.  Kravat 'ın doğuşu 1635’de, 30 Yıl Savaşları sürerken Fransız Kralı XIII. Louis için savaşan yaklaşık 160 bin lejyoner ve şövalye arasında bir grup asker vardı ki kıyafetlerindeki bir ayrıntı nedeniyle diğer askerlerden rahatlıkla ayrılabiliyordu. Hırvat askerleri farklı kılan, boyunlarına bağladıkları atkılardı. Savaşa giden Hırvat askerlerini uğurlayan eşleri, sevgilileri, anneleri başlarında

MİMAR SİNAN

Rivayet olunur ki Edirne Selimiye Camii inşaatı sırasında genç mimarlar artık yaşı epey ilerlemiş bulunan Mimar Sinan ’ın hala Baş Mimar sıfatıyla ortalarda dolaşmasını eleştirmeye başlarlar. Sinan bu söylentilerden habersiz gibi görünür. Hatta ileri yaşını kendisi de bahane ederek inşaatta fazla bir iş almak istemez. Gençlere fırsat tanır. Kendisi ise sadece iki minarenin inşasıyla uğraşacak böylece kendini fazla yormayacaktır. Bu durum aleyhindeki söylentileri arttırır. Minarelerin inşaası bitince Mimar Sinan diğer mimarlara “ Gidin bakın olmuş mu? ” der. İhtiyar adamın kusurlarını bulma umuduyla minarelere giden mimarlar Mimar Sinan’ın gerçek bir Baş Mimar olduğuna inanmış olarak dönerler. Mimar Sinan inşa ettiği her bir minarede şerefelere çıkan üç merdiven yapmıştır. Bu merdivenler sarmal şekilde yukarıya çıkar. Birinci merdivenden çıkan birinci ve üçüncü şerefeye, ikinci merdivenden çıkan yalnız ikinci ve üçüncü şerefeye ve üçüncü merdivenden çıkan da üçüncü şerefeye ulaşır.

Hezar Esrar (Bin Sır)-OSMANLI'DA BİLİM

150 yıl önce yayınlanmış Hezar Esrar (Bin Sır) kitabının yazarı 1826 yılında Tıbhane Nazırı olan Mustafa Behçet Efendi 'dir. Bu adam Osmanlı'da modern bilimin öncülerinden kabul edilir. Mustafa Behçet Efendi, Hezar Esrar adlı kitabin 711. sırrı olarak deneysel-labaratuvar çalışmasını şöyle takdim eder : Bir tavuk yumurtasını kaynatınız. Eğer gözlerinizi kaynayan yumurtaya dikerken, diğer elinizle hayalarınızı tutuyorsanız, katılaşmakta olan yumurta katılaşmaz. Üstelik Mustafa Behçet Efendi bu deneyi bilimsel olsun diye şahitler huzurunda yapıyor. !!! İşte bir deney daha : Kulağınıza pire kaçmışsa, hangi kulağınıza kaçmış ise, o taraftaki hayanızı kavice sıkın, pire kulağınızdan kaçar... Bir diğer deney: Bir kutunun içine kirli gömleğinizi koyunuz, üstüne üç-dört buğday tanesi atınız, kutuyu kapatınız, bir kaç gün sonrada kutudan fare çıkacaktır... NİHAT GENÇ “Köpekleşmenin Tarihi” İletişim Yayınları

KANGURU : BİLMİYORUM

James Cook , Avustralya kıtasına çıkışında garip bir hayvana rastlar. O ana  kadar hiç görmediği bu hayvan zıplayarak hareket etmekte ve yavrusunu da karnındaki cep benzeri bölümde taşımaktadır.Daha sonra bu hayvan hakkında bilgi edinmek ister ve bir Avustralya yerlisine işaretlerle bu hayvanın ne olduğunu sorar. Yerli cevap olarak " KANGURU " der. O zamandan beri biz insanlar bu hayvanlara kanguru diyoruz, yalnız garip olan şu ki; kanguru Avustralya yerlilerinin dilinde " bilmiyorum " demekmiş. suNay aKın

KAHVE AĞACININ ÖYKÜSÜ

Tarih toplum dergisi 1992/101. sayısında Halil Erdoğan Cengiz ’in “Kahvenin Kirli Çamaşırları” adlı uzun ve renkli yazısında bir ara başlık: Kahvenin Kahpeliği . Bu başlık altında 1820 yılında Hassa Ordu’yu Hümayunu Muhasebecisi Muhammed Şevket Efendi’nin ilginç bir yazısını aktarıyor. (kısaltıyorum) “ Geçmiş zamanlarda Yemen illerinde düşük ahlaklı bir kadın varmış. Öldüğünde müslüman ahali ölüyü yıkamaz, mezarlığına gömmez, hıristiyanların mezarlığına atar. Hıristiyanlarda düşük ahlaklı bu kadının cesedini mezarlıklarına reva görmeyip çıkarıp atarlar. Bir şeyh, ortada kalmış cesedi, müritleri vasıtasıyla yıkattırıp kendi tekkesinin bahçesine gömdürür. Bir zaman sonra kadını tam cinsel organı üzerinden bir ağaç peydah olur; Kahve ağacı. Bu yüzden kahve çekirdeği kadının cinsel organına benzer. Bu kahve kadınlarda bulunan çekiciliği, albeniliği taşıdığı içindir ki kahve içenler tiryaki olurlar. (S.171) NİHAT GENÇ “Köpekleşmenin Tarihi” İletişim Yayınları

'Katibim' türküsünün öyküsü

K ırım Savaşı sırasında, İstanbul’a gelen İngiliz Ordusunda, İskoç askerleri de vardır. İstanbullular, gördüklerinde kahkahalara boğuldukları kısa etekli İskoçyalılara lakap takmakta geç kalmazlar : “ Donsuz asker! ” Bir İskoç besteci, halkın alayı üzerine bir marş besteler. Bir İstanbul külhanisi de, genç katipler için yazdığı şiire beste olarak donsuz askerlerin marşını alır. Böylelikle de, ünlü “ Katibim ” türküsü doğmuş olur. kaynak: Sunay Akın - Ay Çiçeği ve Denizyıldız(lar)ı burada şarkının yine buna benzeyen bir başka hikayesi anlatılmış. yine buradaysa iskender paLa tarafından bu hikaye daha da detaylandırılarak anlatılmış. -+-+-+-+-+-+-+-+- alttaki linkler ise youtube'deki çeşitli " katibim " yorumları : Katibim Medley Bilkent Guitar Trio Katibim Variations(TURKEY) Devlet Çoksesli Korosu Sacred Shabbat - Loreena McKennitt En Güzel Fotoğraflarla İstanbul ( nostaljik ve çok hoş bir aranje ) Houston Turkish Festi

ses eğitimi ( şan ) ile ilgilenenlere...

hem ünlü hem tenor denildiği zaman çoğu kişinin aklına belki de popülarite 'lerinden kaynaklı olacak, yabancılardan Luciano Pavarotti , yerlilerden ise kimilerince yerli pavarotti ( ! ) denilen " ibrahim tatLıses " geliyor. bu tür benzetmeler bana hep garip gelmiştir. ( .... / .... ) hazır yeri gelmişken pavarotti ile ilgili olarak şurada yazılan şeyin gerçek olup olmadığını da hep merak etmişimdir. "pavarotti 1950'lerin sonlarında (ya da o civar) genç ve tığ gibi bir delikanlıyken ankara'ya davetli gelmiş, filhakika tek bir temsilden sonra memleketine geri yollanmıştır. bir kısım kaynaklar bunu pavarotti'nin dönemin devlet tiyatro ve operasının genel müdürü cüneyt gökçer 'in genç, güzel ve zarif zevci ayten gökçer 'e sulanmasına ve gökçer'in bunu kaldıramamasına; bir grup başka kaynak da yine pavarotti'nin temsilden sonra bu sefer dönemin cumhurbaşkanı olan celal bayar 'ın özel olarak yanına gitmeyişi bağlamında gelişen politik s

GİBİ SÖZCÜĞÜ ÜZERİNE...

Türkler otomobilden önce atlarına düşkündüler. Öyle ki, atları öldüğünde derisini yüzer ve içini samanla doldururlardı. Gözlerini önünden ayırmadıkları bu heykele de “ kipi ” adını verirlerdi. Bu sözcük Türkçemizde “ gibi ”ye dönüşmüştür. (s.22) SUNAY AKIN ÖNCE ÇOCUKLAR VE KADINLAR ÇINAR YAYINLARI 1.BASIM İSTANBUL, EKİM 1999

LEONARDO FİBONACCİ

Hesap yapmayı Cezayirli bir Arap ustadan öğrendi. Rivayete göre bir arkadaşının tavşan çiftliği vardı ve her üreme döneminde en az kaç yavru beklemesi gerektiğini hesaplayamıyordu. Fibonacci arkadaşına yardım etti. Bulduğu sayılar da Fibonacci dizisi olarak tarihe geçti.  Göze daha net gözükeni “ dal ” problemidir. Her farklı nesilde kaç tane dal olduğunu sayarsanız birçok bitkide yine aynı sayı dizisi karşınıza çıkar : ilk yıl 1, ikinci yıl 1, ertesi yıllar 2, 3, 5, 8, 13, 21, 34, ..... diye gider.Yeni doğan her dal, ikinci yılını tamamladıktan sonra her yıl yeni bir dal verir. Bu kural yeni doğan dallar için de geçerlidir. Buna göre her yıl kaç dal olduğunu sayarsak 1, 1, 2, 3, 5, 8, 13, ...dizisini buluruz. Bu Fibonacci Dizisi ’dir: Dizideki her sayı kendisinden önce gelen iki sayının toplamıdır.

ÇAYKOVSKİ VE SPONSORU!!...

Nadejda Filaretovna von Meck , genç yaşta evlendiği demiryolu mühendisi olan eşini 1876’da kaybettiğinde, on bir çocuğuyla birlikte büyük bir servetin sahibi olur. Zengin dul, Rus aristokratlarının yaşantısına ayak uydurmak yerine inzivaya çekilir. Dönemin ünlü bir bestecisine hayran olan bu bayan, onu yıllık düzenli bir gelire bağlar. Böylelikle de besteci, geçim derdinden uzaklaşarak tamamıyla müziğe verir kendini. Müzik sever kadının Kiel'deki köşkünde ve Simaki’deki evinde kalan besteci , dördüncü senfonisini “ en iyi arkadaşıma ” diyerek bayan von Meck ’e ithaf eder.İki insan 13 yıl mektuplaşırlar ama hiç görmezler birbirlerini. Besteci , 13 yılın ardından aldığı bir mektupla hayal kırıklığına uğrar. Bayan Meck , iflasın eşiğinde olduğunu ve yardımı keseceğini yazmaktadır. Önceleri zengin bir kadının kaprisi olarak yorumlar mektubu. Onuru kırılır ama “ en iyi arkadasına ” duyduğu yakınlık üstün gelerek, Bayan von Meck ’den uzaklaşmak istemez. Ne var ki bestecinin tüm yaklaşı

CARL GAUSS

Ekim 1795 yılında Göttingen Üniversitesi’ne kaydolduğu zaman “ Matematikçi mi olayım, edebiyatçı mı olayım? ” diye düşünüyordu ve bu kararsızlığı altı ay kadar sürdü. Matematik ve edebiyat dünyaları nefeslerini tuttular. Sonunda 30 Mart 1796 tarihinde bir defter açtı, “ Bugün eşkenar bir onyedigenin cetvel ve pergelle nasıl çizileceğini buldum ” dedi. Bu aynı zamanda onun matematikçi olmaya karar verişi de oldu. Bu problem ikibin yıldır açık olan bir problemdi... CARL FRİEDRİCH GAUSS bu hatıra defterini, matematiksel hatıra defterini, ölünceye kadar kullandı. Bu defter ancak o öldükten 43 yıl sonra ortaya çıktı ve içinde 146 tane, basılmamış, küçük küçük çok önemli teorem bulundu. Bütün hayatı boyunca “ öz ama olgun ” ilkesiyle hareket etti ve çok az yayın yaptı ama her yaptığı yayın, her bulduğu buluş tam, olgun ve mükemmeldi. Çalışmalarını sade bir odada gerçekleştirdi; çıplak bir masa, mobilyasız bir oda ve ancak yetmişinci doğum gününde arkadaşları ve gençler tarafından ikna ed