Ana içeriğe atla

Kayıtlar

İLGİNÇ etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Makamsal Türk Müziğinde Aralıklar ve Koma Değerleri

Batı müziğinde iki sesin arası iki eşit parçaya bölünmektedir ve arada kalan ses diyez ya da bemol ifadeleriyle tanımlanır. Ancak Türk Müziğinde iki notanın arası her birine koma ismi verdiğimiz 9 eşit parçaya ayrılmaktadır. 1,4,5 ve 8 komanın özel isimleri ve harfleri(rumuz) vardır. Makamları ortaya çıkaracak olan dörtlü ve beşliler oluşturulurken bu isimler ve harflerden yararlanılır.

...fobiLeR

Ablütofobi: Yıkanmaktan korkma Agirofobi: Caddelerden ya da caddelerde karşıdan karşıya geçmekten korkma Agorafobi: Açık yer ya da kalabalık korkusu Ailurofobi: Kedilerden korkma Akluofobi: Karanlıktan korkma Akrofobi: Yüksek yerlerden korkma Akustikofobi: Belirli seslerden korkma Algofobi: Acı çekmekten korkma Amatofobi: Toz korkusu Amnezifobi: Hafızasını kaybetmekten korkma Androfobi: Adamlardan korkma Anemofobi: Fırtına korkusu Antlofobi: Sel korkusu Antropofobi: Insanlardan korkma Apifobi: Arılardan korkma Arakibutirofobi: Yerfıstığı ezmesinin, yerken, damağa yapışmasından duyulan korku Araknofobi: Örümceklerden korkma Aritmofobi: Sayılardan korkma Asimetrifobi: Simetrik olmayan şeylerden korkma Astenofobi: Güçsüz olmaktan korkma Astrafobi: Şimşek korkusu Ataksofobi: Düzensizlikten korkma Atelofobi: Mükemmel ol(a)mamaktan korkma Aviofobi: Uçuş korkusu Ballistofobi: Silahtan ya da mermilerden korkma Batofobi: Derinlik ya da yüksek binaların yanından geçme korkusu Batrakofobi: Kurbağ
Hiçbir zaman okulumun eğitimimi engellemesine izin vermedim.

YASAKLANAN FİLM MÜZİĞİ

Eisenstein’ın sinemanın baş yapıtlarından ilki sayılan “ Potemkin Zırhlısı ” filminin müziği Alman besteci Edmund Meisel tarafından hazırlanır. Müzik öylesine etkileyicidir ki bazı ülkelerde filmin gösterilmesine izin verilse de müzik yasaklanır. Meisel’in bu etkileyici bestesi ne yazık ki kayıptır. (S.152) SUNAY AKIN ÖNCE KADINLAR VE ÇOCUKLAR ÇINAR YAYINLARI I. BASIM İSTANBUL, EKİM 1999

SATRANCIN ÖYKÜSÜ

Satrancın ilk kez M.S. 570 yıllarında Hindistan’da oynandığını biliyoruz. Bunu nereden mi biliyoruz? O tarihlerde yazılmış olan pek çok evrakta satranç oyunundan söz ediliyor. Daha önce Çin’de bu oyunun oynandığı rivayet ediliyorsa da Çin kayıtlarında, o her şeyi kaydeden Çin kaynaklarında, satrançtan söz edilmediği için biz yine de satrancın başlangıcı olarak 570-600 yıllarını ve Hindistan’ı alıyoruz. Rivayet olunur ki, oyunu bulan Brahman rahibi, Şah’a bir ders vermek istemiş; “Sen ne kadar önemli bir insan olursan ol, adamların, vezirlerin, askerlerin olmadan hiçbir önemli iş yapamazsın” demek istemiş. Şah durumdan memnun görünmüş. “Peki , oyunu ve dersini beğendim. Dile benden ne dilersen” demiş. Rahip bunun üzerine Şah’ın alması gereken dersi hala almadığını düşünerek “Bir miktar buğday istiyorum” demiş. “Sana bulduğum bu oyunun birinci karesi için bir buğday istiyorum. İkinci karesi için iki buğday istiyorum. Üçüncü karesi için dört buğday istiyorum. Böylece her karede, bir önce

ALİ’Yİ TANIYOR MUSUNUZ?

Ali Pazar sabahı 8:30’da uyandı. Cuma günü okuldan gelirken, bu hafta sonundan, önceki haftalardan eksik kalan derslerini tamamlamak ve önündeki hafta içindeki sınavlara hazırlanmak açısından çok iyi yararlanmaya karar vermişti. Evde müzik dinledi, TV seyretti ve çok geç yattı. Cumartesi günü de arkadaşlarıyla beraber oldu, evin içinde gezindi, zamanın nasıl akıp gittiğini fark edemedi. Ders çalışmadığı için zaman zaman huzursuzluk duyduğu oldu, ancak içinden gelen bu huzursuzluğu “önümde koca bir Pazar var” diyerek bastırdı. Pazar sabahı Ali, işte bu şartlar altında 8:30’da uyandı. Önce güzel bir tatil kahvaltısı yaptı. Sonra gazeteleri okuyup ders çalışmaya karar verdi. Gazeteler bittiğinde saat 10:30 olmuştu. TV’deki sabah filmine bir göz atıp çalışma odasına geçmek istedi. Fakat film öyle güzel ve heyecanlıydı ki, önünde koskoca bir Pazar gününün olduğunu düşünerek bu filmi izlemesinde bir sakınca olmadığına karar verdi. Film bittiğinde saat 12:30 ‘ du ve hafta içi günlerde bu saa

PİSAGOR

M.Ö. 582 yılında Sisam adasında doğdu. Resmi matematik tarihinde dik üçgenlerin sırrını dünyaya indiren ölümlü olarak geçer. Çok zengin bir ailenin çocuğu olarak doğdu. İlk gençlik yıllarında özel hocalardan eğitim gördü. Yirmi yaşlarına geldiğinde “ hocalardan öğreneceğim yeter, ben dünyayı gezip görmek istiyorum” dedi. Önce Babil’e oradan da Hindistan’a gitti. Burada Hint ve Çin matematiğiyle tanıştı. Daha sonra kendisini meşhur edecek olan dik üçgen teoremini burada Çinlilerden öğrendiğini tahmin ediyoruz. Çünkü o sırada Çinliler dik üçgen teoremini çoktan biliyorlardı. Daha sonra Pisagor Mısır’a, İskenderiye’ye gitti. Burada matematik bilen rahiplerle tanıştı. Rahipler matematik bilmek zorundaydılar çünkü Nil her yıl taşıyor ve etrafı balçık kaplıyordu. Nil çekildikten sonra bu çamurların arasında eski tarlaları bulup sahiplerine iade etmek gerekiyordu. Bunun için de belli başlı nirengi noktalarını göz önüne alarak eski tarlaların sınırlarını geometri kullanarak çizmek zorundaydıl

PİRİ REİS

İnsanların matematiğe ve astronomiye ilgi duymalarının nedenlerinden biri de denizciliktir. Denizcilikte önemli olan problem, özellikle açık denizde, dünyanın tam olarak neresinde olduğunuzu bilmektir. Bunun için de teorik olarak yapacağınız ölçümler Dünya'nın Güneş'e göre nerede olduğunu bilmeniz; Güneş'in etrafında dönerken Dünya o sırada nerede ve kendi etrafındaki dönüşü sırasında o anda nerede? Bunu da birkaç ölçümle ve trigonometri ile yapabilirsiniz. Tabii bugün bütün bilgiler bilgisayarlara ve uydulara yüklenmiş durumda. Ufak bir sinyalle biz bu bilgileri bilgisayarda işletip yerimizi tam olarak alıyoruz.Fakat eskiden bu hesaplar elle yapılıyordu.Bugün olduğu gibi haritalar eskiden de çok önemliydi. Haritalar deyince Osmanlıların haritacılık konusundaki katkılarından söz etmek gerekir. Burada akla ilk gelen isim elbette ki Piri Reis. Piri Reis, 1470 yıllarında Anadolu'da doğmuş. Amcası Kemal Reis ile bir süre korsanlık yapmış. Daha sonra Osmanlı donanmasına katı

KURBAĞA TEORİSİ

TUĞLA TEORİSİ

Tuğla Teorisi Camı açık bir odaya 100 kadar tuğlayı belli bir şekilde dizili bırakın. Daha sonra odaya 2 veya 3 aday gönderin ve kapıyı kapatın Onları kendi hallerinde bırakın ve 6 saat sonra odaya giderek durumu analiz edin. Eğer tuğlaları sayıyorlarsa Muhasebe bölümüne yerleştirin. Eğer tuğlaları tekrardan sayıyorlarsa Denetçiler bölümüne yerleştirin. Eğer odanın her yanına tuğla saçmışlarsa Mühendisliğe yerleştirin Eğer tuğlaları garip bir düzende sıralamışlarsa Planlama bölümüne yerleştirin Eğer tuğlaları birbirlerine atıyorlarsa Operasyonlar bölümüne yerleştirin Eğer uyuyorlarsa Güvenlik bölümüne yerleştirin Eğer tuğlaları parçalara ayırmışlarsa Bilgi teknolojileri bölümüne yerleştirin Eğer boş boş oturuyorlarsa İnsan kaynakları bölümüne yerleştirin Eğer birçok farklı kombinasyon denediklerini söylüyorlar ama bir tuğlayı bile yerinden kıpırdatmamışlarsa Satış bölümüne yerleştirin Eğer odada değillerse Pazarlama bölümüne yerleştirin Eğer camdan boş boş dışarı bakıyorlarsa Stratejik

YORUM.......YeRSeNNNnnnnn

YORUM-LU....

BUNUN İÇİN ÇOK ŞEY FARKEDER

BUNUN İÇİN ÇOK ŞEY FARKEDER Bir genç sahilde yürüyordu. Yaşlı bir adamın yaptıkları dikkatini çekti. Yerden aldığı deniz yıldızlarını denize atan yaşlı adama:”Ama” dedi. “Kilometrelerce sahilde, binlerce deniz yıldızı var. Birkaçını denize atmanız, neyi değiştirecek ki?” Yaşlı adam, yerden bir deniz yıldızı daha aldı. Gencin şaşkın bakışları altında, elindeki deniz yıldızını hızla denize atıp :”İşte gördün mü?” dedi. “Bunun için, çok şey fark etti bile…”

KEŞKE DEMEMEK İÇİN

KEŞKE DEMEMEK İÇİN Eğer; ilerde bir gün arkanı dönüp KEŞKE demek istemiyorsan, üç şeyi doğru seç. * Eşini doğru seç. Doğru eş her zaman uzun zaman flört ettiğin kişi değildir. Önemli olan kısa zamanda da olsa fikirlerinin uyuştuğu, Yaşam tarzlarının benzediği, Espri anlayışının yakın olduğu, Zor zamanlarında hep yanında olacağını bildiğin, Dertlerini, sevinçlerini paylaşabileceğin, Fikirlerine, olaylara bakış açısına güvendiğin, Senin fikirlerine saygı duyan, Konuşmaktan sıkılmayacağın, Hayata küstüğün zaman seni kabuğundan çıkarıp eğlendirebilen, Gözlerine baktığında ne söylemek istediğini anladığın, Aynı zamanda iyi bir arkadaş, Fiziksel görünüşün dışında da seni sen olduğun için sevebilecek ve bunu kaldırabilecek birini eş olarak seçmelisin! ! ! Dünya da böyle biri var mı? diye sorabilirsiniz şimdi. Emin ol var! Tabii ki sayıları fazla değil. Hatta hayatta insanın karşısına ya bir ya da iki kere çıkar, belki de hiç çıkmaz... Önemli olan onu fark edebilmek. Eğer bu satırları okunduğu