Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Makamsal Türk Müziğinde Aralıklar ve Koma Değerleri

Batı müziğinde iki sesin arası iki eşit parçaya bölünmektedir ve arada kalan ses diyez ya da bemol ifadeleriyle tanımlanır. Ancak Türk Müziğinde iki notanın arası her birine koma ismi verdiğimiz 9 eşit parçaya ayrılmaktadır. 1,4,5 ve 8 komanın özel isimleri ve harfleri(rumuz) vardır. Makamları ortaya çıkaracak olan dörtlü ve beşliler oluşturulurken bu isimler ve harflerden yararlanılır.

geL yad'a saLma diLber

meçhuL'e...   türküyü 2002-20003 yıllarında sanırım, terkedilmiş bir stüdyoda makinaya kaydedilmiş halde bulduk kardeşimle. Muhtemelen bir pilot okuma... İlk dinleyişimizde ikimiz de çarpıLmıştık. Kim çalıyor, kim söylüyor bilmiyorum.  1 yıldır nette birçok yere yazdım/sordum/soruşturdum ve malesef bir cevap bulamadım. türKüyü başka yorumcular da söyledi / çaldı. ne kubat'ın, ne beRdan mardini'nin  ne de bir başkasının yorumu beni bu yorum kadar etkiLemedi nedense. Sesi ve daha da önemlisi yorumu çok beğendim. Türküyü dinlediğimde gözlerimin önüne tıpkı bir yılan gibi kıvrılıp akan küçük bir dere geliyor ve bir süre sonra kulaklarımdaki o kadının sesi  su seslerine karışıyor/katışıyor ve sonuç; ikisini de birbirinden ayıramıyorum. Kişisel bir yorum olacak ama dinlediğim herhangi bir eser gözlerimi kapattığımda bana bir görüntü sunuyorsa, çoktan bitmiş olsa bile o hâLâ kulağımda tınlamaya devam ediyorsa "Tamam!" diyorum ve atıyorum heybeme! sözleri bir

Kurşunkalem...

Çocuk, büyükbabasının mektup yazışını izliyordu. Birden sordu : - Bizim başımızdan geçen bir olayı mı yazıyorsun ?   Benimle ilgili bir hikâye olma ihtimali var mı ? Büyükbaba yazmayı kesti, gülümsedi ve torununa şöyle dedi : - Doğru, senin hakkında yazıyorum. Ama kullandığım kurşun kalem yazdığım kelimelerden çok daha önemli. Umarım büyüdüğünde bu kalemi sen de seversin. Çocuk kaleme merakla baktı ama özel bir şey göremedi. - İyi ama bu kalem benim hayatımda gördüğüm diğer kalemlerden hiç farklı değil ki ! - Bu tamamen nesnelere nasıl baktığınla ilgili. Bu kalemin beş önemli özelliği var ve sen de bu özellikleri kendinde benimseyebilirsen hep dünyayla barışık bir insan olursun. Birinci özellik : Harika şeyler yapabilirsin ama attığın adımları yönlendiren bir el olduğunu asla unutma. Bizim için bu el Tanrı'dır ve her zaman kendi kudretiyle bizi o yönlendirir. İkinci özellik: Zaman zaman her ne yazıyorsam durmam ve kalemimin ucunu açmam gerekir. Bu k

ayna

Tarihte ilk kez Kars'a ayna gitmiş. Adamın biri aynayı görüp eline almış. Daha  önce hiç görmediği için, ölen kardeşine benzetmiş  karşısındakini. -Adam:- Ey gidi gardaşımm. Seni bi daha görmek nasipte varmış! Aynayı eve götürüp sarılıp uyumuş kardeşine:). -Karısı bakmış adam  bişeye sarılıp uyuyor.aynaya bakmış bir kadın, allah belanızı vireee . Bu karı da kim. Bi boka da benzese diyerek feryat figan evden çıkar kadı efendiye gider. Kadın; " Kadı efendi adam beni bu çirkin karıyla aldattı ". Kadı aynaya bakar ve şöyle der: " Yav bu karıdan çok gavata benziir .!"

tanju duRu - RayLar boyunca

  boomp3.com tanju duru Üniversite yıllarında " Ezginin Günlüğü "ne dahil olarak, grubun 1984-1990 arasındaki bu ilk döneminde çıkan beş albümde yer alan Tanju Duru, grubun dağılmasından sonra yeni bir grup çalışmasına yöneldi. Sonrasında evinde kurduğu donanımla çeşitli belgeseller ve filmlere müzikler hazırladı, albümler kaydetti, giderek kaydetmenin çekiciliğine kapılarak bir stüdyo açmaya yöneldi. 1999'dan beri duruKAYIT 'da Türkiye'nin kalburüstü müzisyenlerinin albümlerini kaydeden Tanju Duru 1989'dan beri yaptığı bestelerden bir seçkiyi 2007'de bir albümde topladı...   duru ZAMANLAR duru ZAMANLAR (2007) Tanju Duru'nun Ezginin Günlüğü döneminden sonra bestelediği şarkılar ve çeşitli film ve belgesellere yaptığı müziklerden damıtılıp gelen bir albüm. TANJU DURU'nun 'duru ZAMANLAR ' albümünden 4 parça indirebilirsiniz... AKLIM HEP SENDE NİHAİ HÜZN (Hrant için) RAYLAR BOYUNCA 'Neşeli parça

657-ÇATLAK-YURDUMUN GÜZEL İNSANI

Var olan  popüler müziğe alternatif bir soluk....  Nitelikli... Hem rock hem opera hem de klasik müzik formlarını içinde barındıran... Avrupalı ama bizden... Biraz saraylı, biraz folk, belki biraz da tasavvufi... Hepsi devlet memuru, hepsi 657 sayılı devlet memurları kanununa tabi ve hepsi sonun da yıllardır içlerinde yatana kulakvermiş,  kendi müziklerini yapmak adına koyulmuşlar yola... Basın onlardan operadaki "ROCK"ÇILAR' ya da ROCK MEMURLARI' diye bahsediyor kimileri ise bu durumdan biraz rahatsız, rock opera da olur mu, hele hele devletin memuru da rockçı olur muymuş diye hayıflanmakta... EMRE, ÇAĞATAY, KEMAL, BORA, FATİH ve CEM: Bu altı müzik adamı, aldıkarı eğitimle yılların verdiği birikimle son yıllarda popüler müzik adına bizlere sunulan ve  tamamiyle ticari bir takım sınırlarla şekillenen müziğe alternatif olmak... Türk motiflerini opera formlarıyla birleştirerek kendi müziklerini yaratmak ve en önemlisi hala Türkçe rock yapılmaz diyenlere

Kravatın hikayesi / kravat bağlama stiLLeRi

Savaşlar bazen umulmadık sonuçlar doğurabiliyor. Avrupa’nın göbeğinde 1618’den 1648’e kadar süren 30 Yıl Savaşları üzerinden asırlar geçti. Savaş sonrasında sınırlar ve dengeler değişti. Sonra yavaş yavaş taşlar yerine oturdu ve yaşam normale döndü, savaş unutuldu. Bugün 30 Yıl Savaşları’nın yaşamınızı hemen her sabah etkilediğini söylesek muhtemelen bir anlam veremeyeceksiniz... Oysa tarih kitaplarında satır aralarında kalmış bir ayrıntı nedeniyle sadece sizin değil, dünya üzerinde yaklaşık 650 milyon erkeğin her sabah 30 Yıl Savaşları’nı yadettiği gerçeği ile karşı karşıyayız.  Kravat 'ın doğuşu 1635’de, 30 Yıl Savaşları sürerken Fransız Kralı XIII. Louis için savaşan yaklaşık 160 bin lejyoner ve şövalye arasında bir grup asker vardı ki kıyafetlerindeki bir ayrıntı nedeniyle diğer askerlerden rahatlıkla ayrılabiliyordu. Hırvat askerleri farklı kılan, boyunlarına bağladıkları atkılardı. Savaşa giden Hırvat askerlerini uğurlayan eşleri, sevgilileri, anneleri başlarında

ŞÖNİZLİ Mİ RÖDİZLİ Mİ?

1950’li yıllarda Fındıkzade’de yaşlı bir bakkal, sucuk almak isteyenlere sorarmış: “ Şönizli mi olsun, rödizli mi? ”. Her şeyin çeşidinin çıktığı yıllar, halkımız “ çeşit kültürüyle ” dalgasını geçiyor. İkisi de aynı, mahalleli bakkalın şakasını anlar, “rödizli olsun, dün şönizli yemiştik”der. Espri mahallede herkesin diline dolanır. Biri, berber koltuğuna oturduğunda, berber sorar: “ Şönizli mi keseyim, rödizli mi? ”.. “Bu yaştan sonra şönizliyi ne yapayım, rödizli kes!”... Sigara mı istiyor, “ ağbi bir şönizli ver, rödizli çok içtik, esmiyor! ”... Herkesin ağzında şönizli, rödizli... Fındıkzadeli bir muhterem zat, Antalya’da bir yapı kooperatifinin ortağı olarak mukavelenin hazırlandığı ilk toplantıya katılır. İnşaat ve yapı tekniklerinin terimlerini bir türlü anlayamaz, maddeler de yavaş yavaş tartışılıp kaleme alınır. Toplantı boyu anlamadığı bir sürü şeyi tasdikleyen Fındıkzadeli muhterem, son maddeye sıra geldiğinde yapıların pis su boruları ne olacak diye tartışırken, hem topl