Felsefenin bittiği yerde sanat mı başlar? Birçok büyük düşünür, sözlerinin yetmediği yerde sanata sığınmıştır. Birçok sanatçı da yapıtlarıyla felsefi söylem üretmiştir. İçimizdeki ve dışımızdaki dünyaların gerçekliğini betimlemede kullandığımız tüm diller sonuçta “insana özgüdür”. İnsanoğlu, gerçeklik! ile onun temsili arasındaki boşluğa, sanat yoluyla sızmaya çalışmıştır. Sorun sadece temsil de değildir. İnsana özgü varoluşsal sorular, yaşantıların içerdiği sıkıntılar karşısında, “düşünme/dil” in çaresizliği, yetmezliği de duyumsanır. O noktadan sonra, yine sanat, iş başındadır. Düşüncenin söz/metin ile sunulduğu felsefi yapıt ile sanat yapıtının örtüştüğü birçok alan vardır. Bilindiği gibi felsefenin temel konularından biri de, sanat üzerine üst dil oluşturan “estetik” tir. Sanat ve felsefe, birlikte, kimi zaman da karşıtlaşarak, dünyanın insan eliyle çoğaltılmasının, genişletilmesinin olanaklarını sunar. Düşünür, sanatçı olduğu ölçüde filozoflaşır. Yapıt duygu ve düşünceyi çoğalttı...