Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Haziran, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Makamsal Türk Müziğinde Aralıklar ve Koma Değerleri

Batı müziğinde iki sesin arası iki eşit parçaya bölünmektedir ve arada kalan ses diyez ya da bemol ifadeleriyle tanımlanır. Ancak Türk Müziğinde iki notanın arası her birine koma ismi verdiğimiz 9 eşit parçaya ayrılmaktadır. 1,4,5 ve 8 komanın özel isimleri ve harfleri(rumuz) vardır. Makamları ortaya çıkaracak olan dörtlü ve beşliler oluşturulurken bu isimler ve harflerden yararlanılır.

DoğaçLama...

" Doğaçlama çalan bir caz grubu, açık şekilde bir senfoni orkestrasından farklıdır; çünkü genel olarak her üye kendisini, istediği gibi özgürce ifade eder. Fakat bunu diğer müzisyenlerin kendilerini ifade etme performanslarını kavrayıcı bir duyarlılıkla gerçekleştirir. Biçimlendirdikleri karmaşık uyum, ortak bir partisyona dayanarak çalmaktan değil, her müzisyene ait özgür müzikal ifadenin diğerlerinin özgür ifadesi için de bir kaynak oluşturmasından gelir. Her bir çalgıcı müzikal olarak daha belagatli ve etkileyici hale gelirken diğer müzisyenler bundan feyiz alarak daha yükseklere çıkmaya sevk edilir. Burada özgürlük ile " bütünün çıkarı " arasında bir çelişki yoktur, ama görüntü bütüncül olanın tersidir. Her çalgıcı " bir bütüne " katkıda bulunsa da bunu ketum bir fedakarlıkla değil, yalnızca kendini ifade ederek yapar. Kendini gerçekleştirme vardır; ama yalnızca müziğin bütünlüğünde kendini kaybetme yoluyla. Başarı vardır ama bu, kibirli bir başarı konusu...

Müzik kasını geliştirmek

Charles Limb işitme kaybı tedavisinde kullanılan ve duyma yeteneğini kazandıran bir cerrahi işlem olan koklear implantasyonu yapmaktadır. Ama bir müzisyen olarak implantların eksikliklerini düşünür: Henüz müziği tam anlamıyla hissetmeyi sağlayamamaktadırlar. (Tüyler ürperten bir örnek.) TEDMED'de Limb son teknoloji ve gelişmeleri değerlendirir.

Okumak mağLupLarın işidir!

(...) ‘İyi edebiyatçıLarın değeri er geç biLinir. AsıL vahim ve acı oLanı, değeri biLinmemiş okuyucuLarın durumudur.  Okudukça zevkLeriniz inceLir, daha tuhaf, daha rafine kitapLara, yazarLara eL atmaya başLarsınız, bu meşgaLe sırasında muh temeLen hayat gaiLesi bakımından dibe doğru kaymaktasınızdır...  OkudukLarınızı, müstesna oLduğunu düşündüğünüz satırLarı biriLerine anLatmak istersiniz, zira şahsa mahsusun hazzı kısa sürer, ömrü uzun oLan payLaşmaktır…  Fakat ortaLığı her zamanki gibi kaba saba keLimeLer, düşük cümLeLer işgaL etmiştir, o gürüLtüde kimse sizi duymaz…  Okumak hem bir hayat başarısızLığının, ki unutmayın okumak mağLupLarın işidir, hem de derin bir yaLnızLık hissinin sebebi oLup çıkmıştır…  Okuduğunuz onca kitabı, hayatınızı yatırdığınız o zorLu ve hassas meşgaLeyi mezara götüreceğinizden korkmaya başLarsınız…  Ve siz de biLirsiniz ki yaLnız öLmek zordur, arkanızda birkaç müttefik, birkaç şahit bırakmak istersiniz…’ (…) ( Murat U...