Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Grup / Sanatçı Tanıtım etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Makamsal Türk Müziğinde Aralıklar ve Koma Değerleri

Batı müziğinde iki sesin arası iki eşit parçaya bölünmektedir ve arada kalan ses diyez ya da bemol ifadeleriyle tanımlanır. Ancak Türk Müziğinde iki notanın arası her birine koma ismi verdiğimiz 9 eşit parçaya ayrılmaktadır. 1,4,5 ve 8 komanın özel isimleri ve harfleri(rumuz) vardır. Makamları ortaya çıkaracak olan dörtlü ve beşliler oluşturulurken bu isimler ve harflerden yararlanılır.

Hande Dalkılıç-piyanist

Hande Dalkılıç klasik besteciler kadar modern bestecileri de ustalıkla yorumlamasıyla göze çarpan bir piyanisttir. Genç yaşına rağmen çağdaş Türk bestecilerin tanıtımına yönelik öncü çalışmaları dikkat çekmekte, dinamik stili ve virtüozitesi dünyanın birçok yerinde aranan bir piyanist olmasını sağlamaktadır. Hande Dalkılıç genç kuşak piyanistler arasında Türk piyano mirasını koruyan ve zenginleştiren bir sanatçı olarak tanınmaktadır. english biyografi diskografi

Burçak TarLası - GeLin Ayşe - TüLay German

BURÇAK TARLASI Sabahtan kalktım da ezan sesi var, Ezan sesi değil (yar yar), burçak yası var. Bakın şu deyyusun kaç tarlası var. Aman da kızlar ne zor imiş burçak yolması  Burçak tarlasında yar yar gelin olması. Eğdirme fesini yavrum, kalkar giderim Evini başına yandım yıkar da giderim. Elimi salladım değdi dikene İnkisar eyledim (yar yar), burçak ekene. İlahi kaynana, ömrün tükene. Aman da kızlar ne zor imiş burçak yolması Burçak tarlasında yar yar gelin olması. Eğdirme fesini yavrum, kalkar giderim Evini başına yandım yıkar da giderim. Sabahtan kalktım da sütü pişirdim Sütün kaymağını (yar yar), yere taşırdım Burçak tarlasında aklım şaşırdım Aman da kızlar ne zor imiş burçak yolması Burçak tarlasında yar yar gelin olması. Eğdirme fesini yavrum, kalkar giderim Evini başına yandım yıkar da giderim. Halk Türküsü Henüz dört yaşındayken şarkı söylemeye başlayan sanatçı, Ankara Radyosu'nda, Ayşe Abla'n

çağdaş türkü - bekLe beni- Rami kışLası - ahmet teLLi / Yaşar miRaç / tolga çandar / erKan oban (dede)

BEKLE BENİ boomp3.com bekle beni küçüğüm umudu karartmadan sevinci yitirmeden bekle döneceğim bir gün elbet bekle beni bahar geldiğinde kırlara çıkacaksın dizboyu otlar üstünde koş koşabildiğince ve sakın yitirme neşeyi kırların sessizliğinde yüreğinin sesini dinle ve orada benim için küçücük bir yer ayır ve bekle beni küçüğüm doğa pervasızdır biraz bakarsın en olmaz yerde masmavi bir su fışkırır ve suyun ışıldayan göğsünde sevincin niLüferLeri bahar şaşırtmasın seni sırtüstü uzan bir gölgeye suların, kuşların sesini dinle ve bekle beni orada döneceğim küçüğüm mapusane türküleri hüzünlüdür biraz belki her dinleyişinde yüreğin burkulmakta için sızlamaktadır ama acılara alışılmaz birşeyler var değişecek birşeyler var değiştirmemiz gereken önce acılardan başlanacak beş on yıl dediğin pek kolay geçmeyebilir üstelik bu savaş b

Ana'nın Sesi / Öğüdü ( SuLh Nağmesi)

"En Kötü Barış Savaştan İyidir !" Ana'nın Sesi/Öğüdü ( SuLh Nağmesi) Ana galbim odlanır söz düşende davadan Pes değil mi ey insanlar töküldü kan ahtı kan Pes değil mi kara torpah su içti gözyaşından Yeryüzünde dostu olsun gerek insan insana Galbimdeki bu arzular arzusudur zamanın Men anayım bu sesimde yerin göğün derdi var Sulha gelin ey insanlar yoksa dünya mahvolur Silahları yandırın arşa gahsın tütsüsü Her obada her bir evde ganad açsın sulh sözü Yüzü gülsün insanların bayram etsin yeryüzü Yeryüzünde dostu olsun gerek insan insana Galbimdeki bu arzular arzusudur zamanın Men anayım bu sesimde yerin göğün derdi var Sulha gelin ey insanlar yoksa dünya mahvolur ALİ EKBER TAGİYEV   http://www.divshare.com/download/13010532-ad2 yoRumLayan: SadıK Gürbüz ( .... ) düzenleme: Sarper Özsan ( 1 - 2 ) Türkü'nün aLtyapısı/eşLiği için Linke tıkLayınız öğRenciLeRinize öğRetebiLirsiniz...

Arşın Mal Alan

ARŞIN MAL ALAN Ü. HACIBEYOV Operet, 2 Perde Konu   I. PERDE    1.Tablo    Genç ve zengin tüccar Esger, kendi evinde derin düşünceler içinde dertli dertli oturmakta ve evlenmeyi düşünmektedir. Elçi göndermeden önce, kızı kendisi görüp beğenmek, sonra evlenmek istemektedir. Esger’in halası Cahan ve hizmetkarı Veli ona yardım etmekten acizdirler. Düğünden önce evleneceği kızı görme arzusu akla mantığa sığmamaktadır. Eski adetlere göre bu mümkün değildir. Cahan hala ve Veli, bu düşüncesinden onu ne kadar caydırmaya çalışsalar da Esger dediğinden dönmemektedir.     Bir müddet sonra dostu Süleyman, Esger’in evine gelir. Esger, evleneceği kızı düğünden önce görmek konusunda güzel bir yol bulması için dostu Süleyman’dan yardım ister. Süleyman’ın aklına, Esger’in “arşın malcı” (seyyar kumaş satıcısı) kıyafetine bürünmesi ve böylelikle evleneceği kızı görüp beğenebileceği düşüncesi gelmiştir. Çünkü o dönemde hiçbir kız, “arşın malcı”lardan yüzlerini saklamadıklarından, Esger

ses eğitimi ( şan ) ile ilgilenenlere...

hem ünlü hem tenor denildiği zaman çoğu kişinin aklına belki de popülarite 'lerinden kaynaklı olacak, yabancılardan Luciano Pavarotti , yerlilerden ise kimilerince yerli pavarotti ( ! ) denilen " ibrahim tatLıses " geliyor. bu tür benzetmeler bana hep garip gelmiştir. ( .... / .... ) hazır yeri gelmişken pavarotti ile ilgili olarak şurada yazılan şeyin gerçek olup olmadığını da hep merak etmişimdir. "pavarotti 1950'lerin sonlarında (ya da o civar) genç ve tığ gibi bir delikanlıyken ankara'ya davetli gelmiş, filhakika tek bir temsilden sonra memleketine geri yollanmıştır. bir kısım kaynaklar bunu pavarotti'nin dönemin devlet tiyatro ve operasının genel müdürü cüneyt gökçer 'in genç, güzel ve zarif zevci ayten gökçer 'e sulanmasına ve gökçer'in bunu kaldıramamasına; bir grup başka kaynak da yine pavarotti'nin temsilden sonra bu sefer dönemin cumhurbaşkanı olan celal bayar 'ın özel olarak yanına gitmeyişi bağlamında gelişen politik s

ÇAYKOVSKİ VE SPONSORU!!...

Nadejda Filaretovna von Meck , genç yaşta evlendiği demiryolu mühendisi olan eşini 1876’da kaybettiğinde, on bir çocuğuyla birlikte büyük bir servetin sahibi olur. Zengin dul, Rus aristokratlarının yaşantısına ayak uydurmak yerine inzivaya çekilir. Dönemin ünlü bir bestecisine hayran olan bu bayan, onu yıllık düzenli bir gelire bağlar. Böylelikle de besteci, geçim derdinden uzaklaşarak tamamıyla müziğe verir kendini. Müzik sever kadının Kiel'deki köşkünde ve Simaki’deki evinde kalan besteci , dördüncü senfonisini “ en iyi arkadaşıma ” diyerek bayan von Meck ’e ithaf eder.İki insan 13 yıl mektuplaşırlar ama hiç görmezler birbirlerini. Besteci , 13 yılın ardından aldığı bir mektupla hayal kırıklığına uğrar. Bayan Meck , iflasın eşiğinde olduğunu ve yardımı keseceğini yazmaktadır. Önceleri zengin bir kadının kaprisi olarak yorumlar mektubu. Onuru kırılır ama “ en iyi arkadasına ” duyduğu yakınlık üstün gelerek, Bayan von Meck ’den uzaklaşmak istemez. Ne var ki bestecinin tüm yaklaşı

"Garip", İstanbul Sazendeleri

Beste: Göksel Baktagir Kanun: Göksel Baktagir Ud: Yurdal Tokcan Viyolonsel: Emrullah Şenguller Kemençe: Selim Güler Keman: Baki Kemancı Perküsyon: İzzet Kızıl & Yinon Muallem Arp: Natalia Mann Göksel Baktagir Kimdir? 1966 yılında Kırklareli'nde doğdu. Müziğe sekiz yaşında, babası Muzaffer Baktagir'in gözetiminde başladı. 1983 yılında girdiği İ.T.Ü.Türk Musikisi Devlet Konservatuarı'ndan 1988'de mezun oldu. Bu okulda bir yıl sonra lisansüstü eğitimine başladı. Aynı yıl, Tanburi Necdet Yaşar'ın genel sanat yönetmenliğindeki Kültür Bakanlığı İstanbul Devlet Türk Müziği Topluluğu'nda kanun sanatçısı olarak çalışmaya başladı. Bu tarihlerde dahil olduğu "Necdet Yaşar Ensemble" ve bir çok başka grup ile İngiltere, Fransa, Danimarka, Belçika, Hollanda, Almanya, Kanada ve ABD'nin çeşitli eyaletleri, Malezya, Arjantin, İspanya, İtalya, İsviçre ve Türkmenistan'da konserler verdi. Beste çalışmalarına konservatuar öğrenciliği yıllarında başlayan Göksel

WOODY ALLEN- (Caz MUZIGI) UNLU KLARNETCI

Woody çalar klarnet şaşar....! Enstrümanların hercai menekşesidir klarnet. Orkestradan çıkıp sokaklarda halkın arasına karıştığında muzipleşir, serserileşir. Klezmerci Giora Feidman içine ruhunu üflediğinde coşkuyla hayatı kutsar, Sidney Bechet ya da George Lewis gibi nota okumasını bile bilmeyen dahi cazcılar dokunduğunda gökyüzünü maviye boyayacak dev bir badana fırçası oluverir. Böylesine nadide bir enstrümanın, komedyen, yönetmen, senarist, gizli romancı Woody Allen'ın elinde yeryüzünün en oyuncu çalgısına dönüşmesi beklenirdi. 15'inden bu yana nota bilmeden Dixieland çalan Allen, 55 yıl sonra şu noktada: ‘Yeniden doğsam bir virtüöz olmak isterdim. Tamamen amatör klarnetçi, müzikte umutsuz bir vakayım. Neden beni dinlemeye geliyorlar, anlamıyorum.' Yine de konserleri tüm dünyada kapalı gişe. İstanbul biletleri 14 Kasım'da, altı saatte tükendi. Allen bu teveccühü iyi değerlendiriyor. Filmlerine klasik tanıtım kampanyası düzenlemekten nefret ettiği için, ne zaman vizy

Peo Kindgren plays "Adelita"-NOTA

EMRE 'EL TURCO'

Emre (Istanbul 74) ‘nin gitara olan tutkusu 13 yasinda ortaya cikinca klasik gitar egitimine Raif Ergene ile basladi. Fakat kisa bir surede Flamenco müziginin zengin ritminden ve virtuozite calimindan etkilenerek, tamamiyle kendi yasantisini bu kültürü kesfetmeye ve güzelliklerini ortaya cikarmaya adadi. Gitarini mükemmellestirmek icin Sevilla’ya yerlesti ve Andalucia’da Gerardo Núñez, Juan Manuel Cañizares, Manolo Sanlucar, Niño de Pura ... gibi maestrolar ile calisti. Fundacion Cristina Heeren’ de burslu olarak egitim görüp burada Paco Taranto, Jose de la Tomasa gibi sarcikilara eslik yapma imkanini buldu. Juana Amaya’nin dans okulunda eslik sanatinin niteliklerini ogrendi. Mûzik bilgisini daha gelistirmek icin Jazz Studio (Antwerp) ‘ya devam etti. 2005 yilinda “Concurso de Guitarra Flamenca de Calasparra” (Murcia)’ da 3.lük derecesi aldi ve 2006 yilinda "Concurso de Guitarra Flamenca "Niño Ricardo" (Murcia)' da finalist oldu. Su anda Belcika'da ikamet edip

Neyzen Tevfik....

"Dinleyen her zerreye bir hitabım var benim Kâinat isminde hiçten bir kitabim var benim. Ya hitabımdan okusun ya kitabımdan beni, Yazdığım efsânede on altı bâbim var benim! Hey etimde müttefik magrible maşrik, veche yok, Gayr-i mer i zerrede bin aftâbim var benim`"   14 Haziran 1879'da, babası Bafralı Hafız Hasan Fehmi Efendi`nin rüştiye öğretmeni olarak görevli bulunduğu Bodrum`da dünyaya geldi. Tam adı Tevfik Kolaylı'dır. Yergi şiirleriyle, kalenderce ve kural tanımaz yaşantısıyla, içki düşkünlüğüyle tanınan şair ve neyzen. ‘‘Neyzen Tevfik’’ diye anılır. Babasının görevli bulunduğu Urla kasabasında amatör bir neyzenden nota ve usul bilgileri öğrenerek başladığı ney çalışmalarını kendi kendine ilerletti. İzmir İdadisi'ne girdiyse de bitirmeden ayrıldı. Bu arada gene kendi kendine Farsça öğrendi. İzmir Mevlevihanesi'ne girdi. Daha sonra İstanbul'a yerleşerek Galata ve Kasımpaşa Mevlevihanelerine dev

Inti-Illimani

Inti-Illimani grubunun ismi şu şekilde biçimlenmiştir; uzunca bir süre adları olmadan birçok konsere çıktılar, geniş dinleyici ağına sahip pek çok şarkı bestelediler, Latin Amerika turnesinde Bolivyalı gitarist Eulogio Dávila, Bolivya’nın bağımsızlık günü’nde Bolivya’daki bir dağın isminden esinlenerek grubun adının İnti-İllimani olmasını istedi.“Ayamara” lehçesinde “Inti” güneş anlamına gelmektedir. “Illimani” ise La Paz ve Bolivya’ya yakın sıra dağlardır. Bu şekliyle Inti-Illimani dağlarının güneşi olmaktadır. Muzik hayatında ikibin yedi yılında kırk yılını devirecek olan Inti-Illimani, bu süre içerisinde neredeyse dünyanın heryerinde çok büyük bir etki yarattı. Geleneksel Latin Amerika müziğinin köklerini en iyi şekilde koruyan grup, otuzun üzerinde üflemeli, telli ve vurmalı çalgı kullanmaktadır. Kullanılan bu enstrümanların bütünlük içerisinde birbiriyle olan uyumu, yürüyüşü, düzenlemeleri ve armonik yapısı insan ruhunun en büyük hazinelerinden biri olmuştur. Müzik anlayışı olarak