BaRışı isterken savaşı da beraber çağırdığımı, zevkin içinde acının olduğunu, yalnızca tek başına doğruyu kabul ederken arkasında hemen yanlışın da bulunduğunu, karşıtların; dualistik sistem gereği birlikte gelip gittiklerini,
Kendi Gerçekliğimin, Gönül dergahımda olduğunu, dışarı gittikçe kendimden uzaklaşacağımı, içime yürüdükçe cennetime varacağımı,
Gözüme görünen, kulağıma gelen ve deneyimime katılan her şeyin beni bana yansıtan bir ayna olduğunu, gitmesi gerekenlerden arınıp, yüreğimin seçimlerinde cesurca durmam gerektiğini,
Kanal mesajlarını, medyumları, hocalarımı, gurularımı kitaplarımı her an yanımda taşıyamayacağımı ve içime yürüdüğüm yolda bir yerde ve bir An’da onları da sevgiyle bırakmam gerektiğini,
Herkesin ancak ve ancak kendisi olabileceğini, hiç kimsenin benim Gerçeğimi ifade edemeyeceğini, bilemeyeceğini ve görmeyeceğini,
Ben dengelendiğimde dünyanın da benimle dengeleneceğini, ben değiştiğimde dünyanın da değişeceğini, sadece ve sadece kendimi değiştirebileceğimi,
Kurtarılacak kimsenin olmadığını, beni de kimsenin kurtaramayacağı nı, yapmam gerekenin, “kendimden” “yüreğimden” başka her şeyi bırakmam gerektiğini,
Benim gerçeğimin doğru veya iyi olması gerekmediğini, yalnızca benim Gerçeğim olması gerektiğini ve yüreğimde oturanın, diğer herkesin de yüreğinde oturan O’ndan başkası olmadığını,
Her şeyin, her An, mükemmel bir sistem ve eşzamanlılık içinde, herkesin ve her şeyin hayrına lütufkar zarif ve nezaketle gerçekleştiğine iman etmeyi unutmuşum.
Şimdi – Burada; kapısını çaldığım ve asırlardır önünde beklediğim; Aşkın, Sevginin, Güzelin, İyinin, Başarının, Huzurun, Dinginliğin, Bereketin, Mutluluğun ve aradığım her şeyin ve “Kendimin” orada olduğu Gönül Dergahıma giriyorum.
Ve hiçbir şeyden hiçbir şekilde ayrılmadığımı anladığım yerde, her şeyi sonsuza kadar bağışlamayı, kucaklaşmayı; İnsan kardeşlerime, Dünyaya Evrenlere ışığımla, sevgiyle ve aşkla yansımayı seçiyorum.
Bu Dünyada; Ruhumun asaletinde, sevginin aşkın hatırında, güzelliğin doğasında İnsan tadında yaşamak için...
TÜRKİYE’DEKİ BAŞLICA MÜZİK TÜRLERİ Halk müziği : Türkiye'nin çeşitli yörelerinde farklı ağızlar ve formlarda söylenen yöresel etnik müziklerin tümüdür. Yapısal olarak folklorun bir parçasıdır. Anadoluhalk müziği, sözlü halk müziği ve sözsüz halk müziği olmak üzere ikiye ayrılır. Sözlü halk müziğine genel olarak türkü adı verilir. Sözsüz halk müziği ise düzenli yöresel çalgı ezgileridir. Türk halk müziği formları : Halk türkülerinin ölçülü olanına kırık hava, ölçüsüz olanına uzun hava denir. Kırık Hava : Ritmik karakterleri ve ölçüleri belirgin olan ezgilerdir. Düzenli bir ritim özelliği göstermekle birlikte geleneksel söyleyiş kalıplarına bağlı olarak icra edilen bir formdur. Uzun Hava : Geleneksel Türk halk müziğinde genel olarak serbest ritmli (usulsüz) olarak söylenen ezgi türüdür. Başlıca formları, bozlak , gurbet havası, hoyrat , divan, yol havası, Arguvan ağzı, Çamşıhı ağzı, maya , barak ağzı ve müstezattır. Başlıca çalgılar : Bağlama ( Saz ), Kaval , Kemençe , Zur
Yorumlar